Dünyanın kucağında ıssız ve yalnızdım. Üstelik çok üşüdüm. Uyudum, uyandım. Gözlerimi araladım tüm ışıklardan. Yönümü çevirdim yeşile. Heves ettim adıma. Bir ses dedim. Bir ses duysa beni ve beni anlasa boşluğumla. Yoruldum. Duruldum. Denize gittim. Fırtınada bekledim. Ağaçtım. Kuştum. Kanat ve dal diye aradım yolu. Uzaktım, özlemdim, dinmeyen şeyler boğazımda ve kalbimde. Bir zamanım olsun istedim. Saatleri ben alayım yanıma bu kez diye. Nasıl dediysem her ayrılıkla bir adım geriye. Öteye, beriye baktım var mı bir gidiş ya da dönüş. Yokuştu, zordu ve nefes nefese kalışımla yetiştim bu telaşa. Geçerler, giderler dolandı ve oyaladım yaralarımı. Bitmezler, olmazlar, imkansızlar, göze göz dişe diş bilendim bu bıçağı yüreğime...

 

İçimde yetişmiş bir zehir durmadan damarlarımda dolaşıyor. Aklımla nerde kaldım? Nerde unuttum ve nerde hatırladım? İlkler, sonlar, başlangıçlar... Hepinizi bildim diye yavaşça sessizleştirdim sesinizi. Kırılmalar ve çokça yanılmalar, üstümde kaybolmalar. Aşklar, sevgisizlikler, yanlışlar, doğrular, bu olamamış şunlar, şu olamamış tüm bunlar için bir kez döndüm, bir kez daha hatalar, yanlışlar, sönmeler, yitirmeler...


Bir albüm vardı düne, bir albüm de geleceğe. Çok iyiler, kötüler, idare etmeler, nasıllar... İnanın ki hayatın ucuna asılı kalmış bir yüzle dolaştım bir fotoğraftan bir fotoğrafa. Dindi mi?

Hayırr yook!


Yoklar ve hep yoklar sonra.

Terkler, olgunluklar, anlayışlar, yenilgiden kavrayışlar, tökezleyen yanlar, düşen anlar, anılar hepsi burda mı hala?

Yetti ama "evet" değiller, hayırlar, inatlar, inançlar, dirençler, birkaç toparlamalar, gayretler, tutunmalar... 

Ne için? Kim için? Saydın mı bir çizik atarak üstüne yaşamın ve içinde kaç bucak gördün dünyayı... 

Yollar, varışlar, yarımlar, ortada kalışlar...

Olsunlar, devamlar, bulmalar, yaralar...

Zaman geçerse ve hissizleşirsem öncesine, yeniden hayata yetişebilmek için hazırlarım ellerimi bir başka yaraya rağmen diyerek avunmalar. 

Ahh hep avunmalar...

Ayrılıklar, kavuşmalar ama nerde takılmışsa hissizleşmeler...

Kanamalar, kabuklar, sıyrıklar, atlatmalar, kabuslar, rüyalar...

Benden çalınanlar, alınanlar, bırakmalar, vedalar, sancılar, ağrılar...


Ve üstünde köksüzlükler, yönsüzlükler, akanlar, duranlar, kuruyanlar. 

Neresiydi ev?

Nereye varmalar? Yer bulmalar? Kaybolmalar?


Hepsi bir kez daha için...

Kabullenmeler, reddetmeler, alışmalar...

Bir kez daha yaşamlar, hayatlar, ölmeler, anlamalar, anlatmalar...

Peşin sıra boşluklar...

Nerdeyim?

Bu hikaye kimin?

Ellerim, nerede artık tüm bu karanlık çizgilerin? Bana söyleyin yönümü?

Nereye varacağım?

Hatırlamayı unutuyorum bunca yol ve ayrılıklar arasında...

Unutmayı, hatırlatın bana ve ellerime...

Dokunmalar, hissetmeler, sevgiler duvarlara dönüşmesin artık...

3,10