gözyaşlarını bulutların ağlamasına saklayan biriyim işte, belki de anlıyorumdur onları. ve onlardan beklediğim tek şey özgürce ağlamalarıdır. "ya ben bulutları anlamıyorum ya bulutlar benden bir şeyler bekler." der ya hani Karakoç, dinleyememiştir belki, duymaya çalışmamıştır, görmemiştir tonlarca yükü yumuşacık omuzlarında taşıyan bulutları. şairler neden kızar bu kadar bulutlara? uğruna şiirler yazılacak kadar sonsuz, betimlemelere doyamayacak kadar mavi olan gökyüzünü kapattıklarından mı? yoksa içlerindeki kasveti hatırladıklarından mı her bakışlarında semaya? 

neden kaçarlar insanlar kasvetlerinden, içlerindeki gölgeden. bilmezler mi yoksa kabul etmenin yeterli olacağını? her insanın içinde yok mu bulutlar? bebeklerin gözlerinde bile var minik bulutlar. insanlar yağmaya korkuyor. yağmak için emek gerekiyor sanıyor, ama kendiliğinden olur bazı şeyler. her şeyi eyleme dökmek gerekmez... her çiçek hak eder birazcık yağmuru ve bulutlar esirgerse kendilerini, yalnızca solup giderler. bulut hatasını fark etse de bir şey değişmez, ölmüş çiçek canlanmaz, dönen dünyanın durmayacağı gibi. geçmiştir iş işten ve en çok bu sebeple yağar yağmurlar. en çok bu yüzden ağlar bulutlar. ve insanlara en çok bu yüzden hatırlatır kasvetleri... belki bu yüzden sevmiyordur şairler bulutları ama bulutlar vazgeçmez ağlamaktan… yapabildikleri tek eylem bu olduğundandır belki de.