”Size dozu arttırmamız gerektiğini defalarca söyledim. Bu insan yavrularının vücudu her geçen gün daha da adepte hale geldi ilaca. Verileri görmezden geldiğiniz yetmezmiş gibi tekrar aynı hataya, onları küçümseme yanlışına düştünüz.”

Sakin ol General III, kodlarında ki duygu seviyelerini revize etmeni tavsiye etmeme izin ver lütfen. Böyle davranmaya devam edersen fazla ısınma sonucu karmaşa içine girebilirsin. Bunun olmasını istemeyiz öyle değil mi? Hem verileri inceleme ve revize uygulamaları için Rahiplere güveniyorduk. Bizim için bu basit işleri onlar halletmeliydi. Öyle değil mi Rahip?''

Generallerin hologramları boş odanın ortasında kendisine doğru dönük bir şekildeyken, Rahibin tüm sinir sisteminin geçtiği kanallar titriyordu. Korku insansı bir his olarak vardı. Symanlar ise yapay etlerine, bu tür hisleri titreşim ve veri geçişine kısıltlamalar getirerek biyolojik insanları daha iyi anlamaya çalışmışlardı. Böylelikle daha fazla insan olacaklarına inanmışlardı.

”Efendilerimiz, söylediğiniz gibi tüm geri bildirimleri inceliyoruz. Herhangi bir sorunla karşılaşmadık zaten bu zamana kadar. Deneklerin ilaca verdikleri tepkiler mükemmel seviyedeydi. İtaatkarlık ve beraberinde getirdiği hafıza yoksunluğu planlandığı gibi ilerliyordu. Atlium her sabah eşit miktarda olmak kaydı ile tüm çocuklara ekmekler içerisinde veriliyor, tüm çocukların ekmeğin tamamını tüketildiğinden emin olununca gerekli testlere başlanmak için alanlara dağıtılıyorlardı. Bu denekte ise özel olan hiç bir durum gözlemlenmemişti. Diğer çocuklar ile aynı verilere sahipti. İlaca yanlış tepki veren diğer çocuklar zaten anında imha odalarına gönderiliyordu.”

”Yatağında bulduğunuz torbanın içindekiler peki?'' diye sordu Genaral II. ''Bunlar için açıklamanız nedir?''

Rahip sonun geldiğini hesaplamaya başladı. Tüm gidişat yok edileceğini gösteriyordu. Diğer planına geçmesi gerektiğini hemen anladı. Toplantı öncesi tüm olasılıkları hesaplamış sorulacak olan sorulara vereceği cevapları önceden hazırlamıştı.Yok edilişi bir insan yavrusunun elinden olmamalıydı.

''Sorunun buradan kaynaklandığını gösteren şüphelerim var efendim. Sizin isteğiniz günün ilk saatlerinde gıda ile birlikte ilaç verimi üzerineydi. Ama çocuklar gece uyku halindeyken her hangi bir işleme maruz kalmıyorlardı. Yatakhanelerinde kontrol, sadece ilk giriş yapılırken ki zamanda oluyordu. Daha sonra ki sürelerde hiçbir girişim içerisinde olmadığımızı keşfettim. Uyuduklarını düşünüp kontrolsüz bıraktığımızı gördüm. Ben ve adamların bir süredir bunun üzerinde çalışıyoruz zaten. Yeterli verilere ulaşınca sizi bilgilendirmeyi düşünüyordum.Takdir edersiniz ki sürekli öğrenmekte olan bir araştırma ürünüyüm.'' dedi oltasını atmış bir balıkçı gibi.

“Tekrar bildirim yapacağınız zaman görüşmek üzere Rahip. Ve ayrıca o çocuğu oluşumumuza daha fazla zarar vermeden bulsanız iyi edersiniz. Yoksa siz ve tüm tesis bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır.'' dedi General I.

Hologramların geldikleri hızla geri gittiğini gören Rahip, tekrar tüm verilerine sahip olmanın verdiği rahatlıkla ayağa kalktı. Kodların yazılı olduğu sayfaları sormadıkları için şanslı hissediyordu kendini. Ya da bu hisse her ne deniyorsa. O aşağalık insan kaçması yetmiyormuş gibi bir de sadece Rahiplerin görebildiği kodlarıda beraberinde götürmüştü. O minik pisliğin tüm hücrelerini eritene kadar yakacağı o günü iple çekiyordu.


''Seni aşağalık orospu çocuğu. İlk gördüğüm anda sana güvenmemem gerektiğini anlamıştım. Ayağa kalktığımda tüm gücünle kaçsan iyi edersin yoksa o sikik kemiklerini tek tek kıracağım. Her ne sürdüysen geri temizle hemen.'' diye bağırıyor bir taraftan da ağrılarına ve baş dönmesine rağmen ayağa kalkmaya çalışıyordu Wıfy. Korsk ise tüm sakinliği ile aynı soru sormaya devam ediyordu.

“Nereden bulduğunu söylediğin zaman, üzerinde ki macunu temizleyeceğimi söyledim sana. Sözüme güvenmemen için bir sebep görmüyorum. Haksız mıyım?'' diyordu yerde acı içinde ki adama.

''Adi manyak, şerefsiz pislik tüm yüzünü dağıtıcam senin, doğduğuna pişman olacaksın görürsün.'' Wıfy öylesine öfkelenmişti ki biraz sadece biraz doğrulabilse dediklerini yapmak için kimse engellyemezdi onu. Geldiği onca yolun ardından bir orman kaçığı tarafından bu şekilde gafil avlandığına inanamıyordu.Kardeşinin katilleri bulamadığı yetmezmiş gibi bir de şu düştüğü hali nasıl açıklardı ailesine. ''Bu kadar aciz biri haline ne zaman geldin sen? Faith haklıydı, böceklerle ilgilenerek onlara dönüştüm zamanla. Örümceğin ağına yapışmış bir bok sineği gibi çırpınıyorsun aptal aptal.'' diyerek kendisine olan öfkesini daha da arttırıyordu.

''Madem söylemek istemiyorsun peki o halde. Sana yırtıcı birkaç kuş ve kedi ile mutluluklar dilemekten başka şansım yok. O da şanslıysan tabii. Diğer türlü ormanın bu bölgesinde et ile beslenen özellikle senin ki gibi sulu etleri tercih eden bir karınca kolonisi var. Buldukları tüm deliklerden içine girecek ve seni yavaş yavaş içeriden tüketeceklerine şahit olarak öleceksin.'' dedi Korsk ve gidiyormuş gibi davrandı.

Daha fazla ağrıya ve aşağılanmaya dayanamayan Wıfy “Bekle. Söyleyeceğim tamam. Ama önce şu sürdüğün pisliği temizle üzerimden.'' dedi.

''Sana güvenmediğim için değil tabii ama bunu yapmayı bir süre daha ertelemek isterim. Zihnin henüz kasların kadar gelişmiş değil. O yüzden düşünmeden hareket etmeni engellememin başka bir yolu yok.'' diye karşılık verdi Korsk.

''Kardeşim Salma.'' Wıfy artık çırpınmayı bırakmış otların üzerinde hareketsiz bir şekilde uzanıyordu. Gözlerindeki yaşın sebebini merak etti Korsk.

“Altı yaşında, hayat dolu bir kızdı Salma. Her gün uyandığı zaman koşarak odama gelir, harika bir günün bizi beklediğini söylerdi. Neşesi yüzünden bir gün bile mutsuz kalkmazdım yataktan. Tüm topluluğun sevdiği bir kızdı o. Minik bedenine bakmazsızın ağır olan sepetleri taşımaya yardım eder, tüm evlerin önündeki çiçekleri karşılık beklemeden sulardı. Arıların en sevdiği yemekleri hazırlıyorum derdi soran olursa da. Öyle bir güzellikle var olmuştu kardeşim.'' Göz yaşları durmuş öfke hakim olmuştu yüzüne artık. ''Sonra bir gün arkadaşıyla evden uzakta bir yerde oyun oynarlarken o iki adam gelip aldı onu bizden. Narin vücudunu kesikler, yanıklar içinde bırakarak gittiler bize fark ettirmeden. Arkadaşının tarif ettiği yeri araştırdım sonradan. Bulduğum tek iz bu mavi sıvıydı. Onu da yanıma alıp yola koyuldum. O günden beri o iki şerefsiz katili arıyorum her yerde.'' dedi bitkin düşmüş bir halde.

Korsk, minik Salma'nın kaderine sevinmişti arkadaşına belli etmeden. Benim gibi olmaktansa ölmek iyi bir seçenek sayılırdı aslında. Ama bu düşüncesinden bahsetmeye gerek duymadı. Onun yerine “Hüzünlü ve adaletsiz bir hikaye seninkisi. Salma olanların hiçbirini hak etmemiş. Hiçbir çocuk yaşamamalı bunları elbette. Peki bu adamlar kimmiş nereden geliyorlarmış öğrenebildiniz mi? diye sordu Wıfy'e.

Utancından mı yoksa yaşadığı acıdan mı belli olmayan tuhaf bir yüz ifadesiyle ''Hayır. Sadece mavi kıyafetli, dev gibi boyları oldukları dışında birşey bilmiyorum. Bir de bu sıvı var işte.'' diyebildi. Ardından büyük bir acı ile inlemeye başladı. Sürdüğü macun derisinde tepkimeye sebep olmaya başlamıştı. Korsk hemen yanlarında ki ağacın gövdesinden biraz şurup alıp su ile karıştırdı. Karşımı, macun sürdüğü tüm bölgelere yaydıktan sonra '' Birazdan hafifler ağrın. Anlamsız gelecektir zihnine sözlerim. Ama üzgün değilim yaptıklarımdan.'' diye konuşmayı sürdürdü. ''En baştan anlatsaydın, bunları yaşamak zorunda kalmazdın koca oğlan.'' diyerek Wıfy'in omzuna sevecen bir tokat attı.

Ağrının azalmasıyla rahatlyan Wıfy, ağaç gövdesine yaslanıp oturmak için yerden destek almaya çalıştı. Kollarında ki güç yavaş yavaş yerine geliyordu. Bu adam manyaktı ama sözünü de tutuyordu belli ki. Ona yapabileceği onca şeye rağmen korkmamış yardım etmişti Wıfy'e. ''Tabii bu sana son güvenişim Orman Delisi.''

Korsk ayaklanmış yürümeye başlamıştı bile. Korktuğu için şimdiden kaçıyor diye düşündü Wıfy. “Merak etme seni öldürmeyeceğim en azından şimdilik.'' dedi arkasından. Tüm vücuduyla geri dönen Korks, '' Korkudan değil bu hareketim. Senin ve topluluğunun aptallığından.'' dedi sadece. Olduğu yerde ürperdiğini hissetti Wıfy bu sözlerin ardından. ''Ne demek istiyorsun manyak, açık konuş.'' diye bağırdı şaşkınlığını gizlemeye çalışarak.

“Neden kardeşini o şekilde öldürdüklerini anlamadın mı?

“Ne diyorsun sen neden bahsediyorsun? Wıfy'in öfkesi tekrar sardı tüm vücudunu. Korsk'un üzerine atlayıp tüm kemiklerini kırmak istiyordu.

“İki küçük kız ormanda oynuyor, biri ölüyor biri kurtuluyor. Ölen kız ne tamamen yakılıyor ne de parçalanıyor. Kurtulan kız masumca evine dönüp arkadaşı için göz yaşı döküyor. Aptal ailesi kızları için üzüntüden deliye dönüyor. Tüm topluluk korkudan evlerine kapanıyor. Cesur abi yollara çıkıyor. Mavili adamlar amacına ulaşıyor.''

Wıfy o an anladı Korsk'un ne demek istediğini. Kardeşinin cesedini de o sıvıyı da bilerek bırakmışlardı. Minik Salma sadece bir mesajdı. Kanlı bir mesaj.