Etkisi altındayım yıldızların. Aslında milyonlarca, milyarlarca yoklar. Gördüğüm kadarıyla çoğu sürekli kayma eğiliminde. Hayır, astigmatım olduğunu unutmadım. Birçok şeyi unutmadığım gibi. Sahi, neden unutamadım diye yazmadım? Unutmadım mı unutamadım mı? Çöplük durgun uzun zamandır. Gülümsüyorum çünkü, durgun bir çöplük senaryolara meze olur çoğu zaman; ıssızda geçiyor cinsinden. Plastik bir çocuk bisikleti de var aralarında, solmuş bir çift ciğer de. Hiç çocuk bisikleti kokar mı? Onu da geçtim peki ya hiç plastik kokar mı?


Usulca dolaşıyorum tüm tepeleri. Korkma kalbim özel isim değil burası, ilk defa mı çöplükte bulundun sen? Labirent vari bir yer burası. Sizin farklı tasvir etmenize karışmıyorum. Çöplüğüme dokunma! Biraz sekülercilik oynarken sisteme başkaldıralım. Uzağım sahte hayatlarınızdan. Kaldı ki mutluyum da. Her neyse ne diyordum? Tüm sokaklarına girilmiş, tüm tepeleri kuşatılmış… Tamam tamam devam ediyorum.


Yavaş yavaş atıyorum adımlarımı, bazen hiçbir şeyi kaçırmamak için bazen de kendimi tanıyamadığımdan. Çok mu önemli bu tanışıklığımız diyorum; cevabını yeni yeni duyuyorum. Çok mu eminsin duymadığımdan diyorum; aksini bile ima edemiyorum. Eğer bu dünyaya bir edebi sanat bırakacak olsam bu "tanıyıpta tanımamazlıktan gelme" olurdu. Durun! İlk önce ben kendimi tanıyacağım. Yoksa size ilk anlamıyla “iyi” gelemem.


İyi demişken, çöplükte bulamamışım. Sanki oradalar ama yok gibilerde derinlerde. Sadece bir his. Artık his yumağı da değil. Çünkü artık hepsi yerli yerinde. Tepelerin derinliklerindeki iyiler toprağa karışmış birer mikroorganizma gibiler. Görmek imkansız olmasa bile ulaşmak, imkansızdan da öte. Yine de orada olduklarını bilmek, kim olduğumu hatırlatan cinsten. Hissedemiyor da olabilirdim. Düşünsene nasıl fena, nasıl boktan…


Zamanı demliyorum artık. Ne zaman bir yudum alabilirim, bilmiyorum. Dönemin büyük riyakarlarını irdeliyorum. Ne zaman bir haber gelir, bilmiyorum. Bir gözüm geçmişime odaklanırken, diğer gözüm “gelmişini ne yapacağız” diyerekten mahsun. Bir de kalp gözüm var tabiki hatırlatan güzellikleri ve aynı zamanda kötülükleri. İnsanımsı değil insanmışım meğersem, nitelikliymiş sevgim. Beyaz eşyaymışım meğersem, dayanıklıymış alt metnim. Ama şans işiymişim bir yerde, kullanmasını bilene. Yitirilmişim de günün birinde; hiç değmeyecek son bir tüketiciye…


Şimdilik son bir ah… Tepelerin dibinde iyiler de yok artık, görünürde kötüler de. Sadece acı bir halüsinasyondan ibaret kekremsi görüntüler kalmış yığınla. Onlarıda yağmura emanet ederken dilimde bir acı beddua; iyi kalpli insanların tezahür edebildiği türden...


Not: Başlığım doğru