Artık, gitmeye dönüyor alışmış yüzüm

Makul aynalara kirli,

Ellerim kavgasına kalkamıyor teşnelikten

Uykularım uyanamıyor,

Korkudan hepsi korkudan...

Sana beni gül koparmalara götür diyemiyorum.


Bu şehre gelişim geliyor aklıma

Ellerimde at eyeri gibi kıvrılan umudum

Şavkıyan ay yüzümüze

Gönlümde sen ki en az umudum kadar

Umudum, keten ceketli bir beyefendi olmak

Kepazelik mi?


Ben yalnız mı gidecektim bu köhnelikten?

Ya ölüm öyle gazeteli, telaşlı değil miydi?

Bu şehir beni metrukunda uyuttu bak

Kirletti ipek yorganımı toz toprağında

Çıplak ağaçlara bağladı yorgun bir katırı tutar gibi

Gücenmedim diyemem de

Gücendim de demedim cahilliğimden


İsterdim, şu kiremitlerin altında ölü bulsaydın beni

Hatırama aç kuşlar ağlasaydı

Bu ağaç kuruyup düşseydi

Sıvansaydı yeni şehrin duvarları güzelliğe

Sen bu acıya muhatap olmasaydın


Gitmeye dönüyor alışmış yüzüm

Biliyorum kaybolmanın ölümden farkı yok

İrkiliyorum

Yine de sarılır gibi dökül üstüme

Senden başka sokak bilmiyorum.




Fotoğraf: Emi