"Nehir der ki; öteye gidin. Daha epey yolum var.

Bırakın gideyim.

Deniz hala epey uzak..."

Böyle diyor zazaca şarkıda... Bunu yıllarca içimde sayıkladım. Yıllarca hem de...

Ancak varmak istediğim bir deniz değil sendin. Bir nehire, Dicle'ye akmak hepsi...


Geldim sana...


İşte buradayım. Uzun bir sessizliği seninle bozmaya geldim. 

Sana geldim çünkü durgunluğumun sebebini bir sana anlatabiliyorum. 

Her şeyden sonra sana vardım. Yıllarca uzaklaştırılmış bir özlem gibi bekledim seninle tekrar konuşmayı. Buraya, sana ulaştım...


Tüm sesleri kalbinde taşıdığın, tüm enkazlardan, acılardan, ağıtlardan sonraya. Sonranın dayanılmaz acı tanıklığına. Küllerin ateşi gömdüğü yere. Çığlığına, tüm çığlıkların koptuğu yere. Yolum burda bitti. Kalbimi hep burda bıraktım. Burda bırakan herkes gibi seni çok özledim. En çok sana gelirken senden ayrılmadan önce yaşadığım o son baharda yanımda getirdiğim nergislerin kokusunu. Bir daha nergis görmedim senden sonra. Sonra hep yarım kalmış gibi sesini aradım. Sesine akmak. Hangi suya gitsem seni aradı gözlerim. O yabancılık hep üstümdeydi. Kendimi hiç bir suya ait hissedemedim. Seni çok özledim...

"Bir insan bir nehirden ne umar ki bu kadar çok sever." Bunu hep dediler bana da. "Bir su sadece." Öyle olmadığını anlamadan söz ettiklerinde senden, suskunca geçip gidiyordum içlerinden. Ne anlayacaklardı kalbimde büyük bir sevgiyle taşıdığım ismini. Çocukluğumu güzelleştiren tek şeyin sen olduğunu. Sırdaşım olduğunu. 

Sana geldim... Upuzun bir özlemi dindirmek için. 

Beni ağlarken gördüğün her günün sonunda bana güç vererek kendime getirdiğin her günün başlangıcında "yeniden başlamaya inancım" diye taşıdım seni kendimle. 


Yıllar yabancı yaptı beni sana biliyorum. Neden gelmedim onca zaman?

Neye kırıldım da gelmedim inan ki bilmiyorum...

Aktığın ovalar değişti. Dağlar küçüldü. Yatakların sussuz bırakıldı. Çok engellediler akışını. Durmanı ne çok istediler. Sesini bastırmaya ne çok çalıştılar. Durmadın ve yaralarınla aktın. Gördüm. Nasıl severek aktığını gördüm. Nasıl hissettiğini gördüm. Seni sınırlarla engellerken nasıl hüngür hüngür aktığını gördüm. Ağaçlarını, balıklarını dağlarını, ovalarını gördüm. 

İçinde büyüttüğün baharları, kışları gördüm. Süzülüp geçerken kuşlar senden, bir göçte ayrılırkenki hüznünü gördüm.

Bin yıllarca anılarla dolup taştın...

Bin yıllarca akan sana, nasıl barbarca baktıklarını da gördüm..

Ve sen daha çok gördün beni.

Bizleri, hayatımızı, kederlerimizi.

Kururken, yenilirken, susarken, sevgisizlikten ölürken...

Sarıp yarama, sancılarıma bir derman gibi büyüdüm seninle. Ağaçların büyüdü. Hikayelerin büyüdü. O genişlik duygusunu sen öğrettin bana. Bir dünyaya akabilmeyi. Sınırsızlığı....

Ne çok tanıklığın vardı. Ne çok şeyi duydun. Ne çok sırrı sakladın. Bir gün olsun akmaktan şaşmadın. Aktın hep. Var olamayanlara var oldun. İsmin gibi naif ve yüce bir sesin vardı... Duydukça insanı kendine çeken, iyileştiren...


Geldim sana...

Yıllarca bu anı tekrar beklemiş gibi...

İçimde bir nehir düşledim. Seninle oturup ağlamayı... 


"Tüm bunlar geçecek" demeni ve sonra kalbimi tekrar sana emanet etmeyi...

Seni çok özledim...

Aktığın yerlerde yaşam olsun varlığın...

Seni çok özledim...

Sana hep sevgiyle.

Kalbimi sende bırakacağım...