Perde açıldı, sirk buz tuttu ve ben kırdım kendimi oradan

Nasıl olduysa oldu, yaşandı bu

Perde kapanmadı hiç ve sirk unutuldu mu?

Hayır. Kendini kırmış olan bütünlüğünü bozanı falan

unutur mu?

Hayır. Hayır.

Hayır. Altmış yedi kere

hayır.

Sirk unutulmadı. Ondan kaçınıldı

Sirk bilindi, iyi bilindi, ışıklarında çok dans edildi

Tenhalarında epey kirlenildi

Ve dedim ya, buz tuttu bir gün, nasılsa oldu, ben kırdım kendimi oradan

Sonuç felaketti, kaçmanın verimine inandım

Seneler sürdü bu, üç beş yedi

Uzağa uzağa uzağa, yakınlığım hep uzağa

oldu. Durmaya yabanileştim sirki hatırlamaktan

Hissim yangındı ve neredeyse kirliydi her şey

Ellerimi unuttum

İçime pırıl ateşler büyüttüm


-Nazik dokunamıyorsak sebebi parmak uçlarımızdaki yaralar

diyen o acemi çocuğu hatırlıyor musunuz?

Ateşe bakıp, ne güzel, diyen ilk kişi oydu-


Sonra neyse işte

çağırdı beni bi' şeyin bu yabanisi.

Şiirime kadar silkeledi, savurdu

Bendi baktım bana vuran dedim tamam o zaman

Yumruklarımı öyle indirdim, yoksa bir kavgaydı bu,

yemin edebilirim, ellerimi öyle indirdim

Gardımı unutunca

Gel dedi gel çizgi burası. Yaşam buraya çizi

Yokluğa, boşluğa doyamazsın

Her şeyin falanı üretildi gel dedi

duydum bunu düşündüm

Düşündüm düşündüm

Ellerimle niyeyse çok düşündüm

Durmayı, bakmayı, dinlemeyi çok

Düşündüm şahit olmayı korkunca

Soluduğum yalanı güllere böldüm

Yaktım sonra ben yatağıma kadar

buraya onun hızıyla döndüm


Şimdi o yüzden ayaklarım durmuyor

çünkü evimi bulamıyorum ve

Evim yoksa her yer benim


İşte böyle dedim bir gün ve sonra

sonra sonra çok sonra

Sonra sonra döndüm iyice. Sonra her şey hep sonrayken

Aranızdayım

Şimdimi kırdım, iyice geldim, aklımı yerinden oynattı bu

Üç santim daha sola


Yani öyle kırılmışım ki, artık kayaları anlıyorum

Bile demiyorum neredeyse hiç

Ama durulmaya bile isyan lazımmış, bir çiçek bana bunu yazmıştı

İlk kez bir çiçeği, o zaman, konuşan bir çiçeği koparmış

Sol cebime koymuş ve

Yaşıyor görünmüştüm


Buraya öyle dönmüştüm

Üstünden çok zaman geçmedi

Dönüşüm törenleşmedi henüz.


Anlayacağım, anlamak hala böyle mi: çiğ, küflü, lağım

Tehdit yoksa saygı yok mu

Anlayacağım ve anlarsam

Bunu lütfensiz alın, o zaman, kabul edin

Yırttım dünün kanlı tişörtünü, bayrağım yaptım

Buraya böyle döndüm

Temsilimin simsiyah görünüşü

bundan


Korkumu öyle tanıdım ki

Artık silahım şiire benziyor


Beni buna zorluyorlar ve

Aklıma kazandığım kavgaları hatırlatıyorum

Kısa sürmüyor

Hiç kısa sürmüyor kaçtığım

Tükürdüğüm, ben artık yokum dediğim

Sokaklarını reddettiğim

Sürmesinden gocunmuyorum çünkü

Yedim kendime sözümü geldim

Buzdan oyuna ateşle döndüm, yeni.


Kaosa

dahilsen

önce kuralları

gözden

geçir

İyiyi düşün

sonra kötüyü

İyiyi mutlaka ama mutlaka nazik

geç

Kötüye kötünün en iyisi

ol

kötünün en iyisi.


Ezberim bu,

böyle geldim


Yansın yani bundan sonrası ben yangını

n gürültüsünü gördüm

Yıkılsın, enkazın öldürdüğünü

Dağılsın, sivrilerin türlüsünü

Buranın üniformalı görüntüsünü

Dişlerime sivrilttim, bunu gördü en az yirmi kişi

Muktedir damgalı şapkalar, kaportalar gördü

Ben içimin çocuğunu uzağa bırakınca

Yumruklarımın neye benzediğini bilirim

ve bilir en az yirmi kişi, birkaçı şimdi sokaklarda epey yetkili

en az yirmi kişi


Ben, işte, kaçmıştım, evet, ama, döndüm

Zorundaydım, geldim şimdi

Yerime geçtim başlasın

Yaklaşana tehlikemi buldum

Ve gövdemi çok feci kurdum:

Kimse heykelini yıkmamışsa, bana ne

Ben kırdım kendimi, dedim ya, gürültümü cebimde

taşıyorum

Öfkem şıktır, özü bilinir, öylesine değildir

hiç.


Ateşimi kasıtla harlıyor ve

İçimdeki aklıevvel yüzde elliyi

muhafaza etmiyorum.


Şimdi tarihe şu:

ben

dünyanızın tanıdık yabancısı

olarak tarihe şu:


Kavgaysa hadi

Yalnız bundan sonra ben

bundan sonra ben bunca kaçınmışken

Yine de savaşıyorsam

Artık zafer için tüm zekamı

kullanırım.


Hadi.


24 Nisan. 03.27.

İstanbul, Gazi Mahallesi.