Saatler kaçı gösterir bilmiyorum,

Gün içinde aldığım kaçıncı nefes.

Miladı senin yok oluşun olarak

Alacak olursam eğer kaçıncı yıl,

Ve kaçıncı yaşımda uyuyacağımı bilmiyorum,

Garip olacaktır elbet,

Hiçbir zaman toprakta uyumamıştım,

Yakacak olsaydın eğer

Kesin uyanırdım ancak farklı bu sefer,

Ruhumun ellerinden tutmayı bırakırsa bedenim,

Kim bilir ki? Ruhum acaba neyler?

Çiçekleri koklamak var şimdi,

Yağmurdan sonra koklamak toprağı,

Uyandıktan sonra koklamak ipek saçlarını,

Bilmiyorum... Bilmiyorum ki, ruhlar koku alır mı?

Ahh, ne garip... Çok garip!

Benimle aynı soruları soran kaç kişi vardır?

Kaç kişi merak eder ne zaman uyandığımızı?

Ondan önce ne zaman uyuduğumuzu?

Ahh, ölüm...

Yok ediyor tüm umudumu.

Sanırım, sanırım vermeyecek bana umduğumu,

Acaba anlar mıyım o an uyuduğumu?

Bazen sadece inanarak kapatıyorum o boşluğu,

Geçip gidiyorum sorduğum onca soruyu,

Ama... Ama...

Ama diye bağırıyor içimde ki sorgucu,

Ya ölürsem kimsesiz

Ya bir kurşun deşerse böğrümü

Ya bir bıçak keserse ömrümü

Ya,

Ya,

Ya...

Bilmiyorum diyorum...

Sorular onların elinden tutmuş, koca kaygılar,

Kaygılar, ellerinden tutmuş küçük sancılar,

Saat 04.00, bazen 05.00 olunca ötüyor martılar,

Bazense kargalar,

O zaman tükeniyorum,

Diyorum ki bilmiyorum,

Diyorum ki...

Tanrı’ya saygılar...