gönende yeşeren tütünleri yak bağrıma söndür 

bu daktilo bu hırs bu kemoterapi 

çıplak ayağın medeni yetsin çündür 


boğazımdaki bu harbi, basbayağı, zorba

ıslak iççamaşırlı fahişeleriyle kamboçya 

50 cc’lik buz mavisi bir motorsa

frensiz tattım aşkı çıplak baldırlarında 

ko mahvolalım sevgilim varsın

bugün varsın yarın gene varsın 

olman senin gazete yapraklarına berekettir 

ama benim annem okumaz yazmaz gülüm al bunu çerçevelettir 


farkı yok şiir yazmanın doğurmaktan 

doğurdum sevdikçe sanki sende ne varsa 

sende ne varsa 

sevdiğim

kaju tarlasındaki brezilyalı kadar bile bende ondan yok 


sevgilim unutma mânâ daima 

geriden gelir ama ilerde yakalar muhakkak 

bu emprövize sevda, bu mum, bu stoya

ve dahi mutmain olarak memelerindeki korla

yakamı bırakmıyor gitmek isteği 

bir trenin yataklı vagonunda