bir duvar örmek yıkmak kadar kolay artık

konuşmak nafile

susmak kafi

şu ara sıra fısıldayan ses

bir şarkıymış uzakları andıran

bilmek ve görmek birer ayrıntı

bütünü ele almak en basiti

acı, soğuk, küf

bir tuğla daha derken şimdi fark ediliyor

en asıllı duvarlar içte


aşamadığım çok şey var

bir tek bu duvarlar değil

insan en çok kendine muhtaç

fakat en çok kendine duvar

bir mesafelik hüznüm var

tuzla buz olmalık

fakat hiç yeltenilmemiş 

hiç


kelimeler bir ipe aşmış boynunu

fakat bir bağırış almış başını gidiyor

kuru bir gürültüden ibaret yalnızlığım

kimsenin kulak vermediği

belki ara sıra duraklatan

alaşağı edici bir bakış 

bir duvarı seyretmek, yıkmakla eştir bazen 


yerini durmadan değiştiriyor bu karanlık 

sayıyorum

bir dünya var

fakat böylesi iyi

karanlık gizliyor ruhumu

en asıllı yalanlarımı

sessizlik,

bir duvardan fazlası değil

bir dünya,

bir karanlıktan fazla değil


bir gölge geçmeyedursun

dikiliyor bedenim susuzlukla

bir, iki, üç

adım sesleri büyütüyor karanlığı

bir çocuk hevesi ve bir çocuk kırılganlığı

bir hayal süslüyor renksiz duvarları 

yalnızca, bir gölge meşgul ediyor aklımı

yalnızca, bir gölgeye bileniyor ruhum



bir kafa karışıklığı almış başımı gidiyor 

o vakit

yıkıntıya dönmüş bedenime inat

keşke diyorum, keşke bu duvarlar kadar dik durabilseydim