Dünyanın karmaşasına sokağın ortasında duran bir taş gibi ayağınla vurarak o taşı oradan uzaklaştırmak istercesine. Amaçsız bir günün boş sokakların da dolanırcasına. Saygısızca hissediyor kendini. Saatlerce bir asansörde kalmışta onu kurtaran ve elinde bir tornavida ile bekleyen adama teşekkür etmeden oradan ayrılırcasına. Yere düşen ve kalkan ardından yardıma koşanlara bağırıp sarhoşcasına uzaklaşan. Belki insanlar görürde gülerler diye korkan. Oğuz Atay'ın korkuyu beklediği o kitap da ki Beyaz mantolu adam gibi kendinden kaçamayıp evhamlı ruh halinin içinde boğulan bir adam oldu.


Kaçamadı kendinden . Sahilin dipsiz sularında boğulurken kendisine gözlerini kapatırken sahilde öylece hayâl içre... Oturan ve öldüğünü düşleyen bir adam oldu.


Korktuğunu dile getiremeyen ama tirediginden ve göz bebeklerinden hıçkıra hıçkıra ağlamak istediği. Aslında bakılırsa sert ve mağrur bakışları varken . "Erkekler ağlamaz";sloganına inanan ve kabul eden bir adam vardı.


Ellerini duvarlara vura vura tüm kemiklerini kırdı. Karşıdaki teyze kurabiyesini yerken . Ve büyükler çay içerken. Çaydanlığın yanında büyük amcanın çayını bitirmesini beklerken. Dünyayı beş aile yönetiyorken. Virüsler proje, siyaset çay bardağının üzerine ellerine kapatan adamın ısrarı üzerine biterken. Duvarda ellerini vura vura paramparça ettiğini hayal eden bir adam vardı.


Uzandığı koltuk rahatsız ediyordu onu . İç sıkıntısı ile derin nefesler çekerken. Sıkıldığını gizlemek için sigaranın o dumanlı iç çekişinde gözleri dolarken adam.


- gözüme duman kaçtı.

Yalanını söyledi. Çekinmeden! Utanmadan!


Çığlıklar içinde geçerken kulaklığının arkasında ki o ses onu rahatsız etmişti.

Oysa çocuklardı parkta oynayan.

Gündüzün kalabalığı gerilim, gecenin karanlığı korkunç..

Bir sandalda giderken kürekler yorgun. Adam değil.

Sandal uzakta.

Adam sahilde.

Ayağına bağlı bir taşla kendini attı sahilden.

Sahil evde ..

Adam koltukta.


Ölürken en sevdiği insanlar

Dar ağacında asılırken

yemek yiyordu adam.

Masada.

Masa yorgun.

Yorgun masa !

-Kalksana lan!


-O yatak benim.

Diye haykırırken koğuşun ağası.

Tel örgülere takılı kalmıştı adam.

Kaç senedir yatıyordu bu hapiste.

Hapis oda .

Tel örgüler perde oldu.

"Kalksana lan!"

Diyen

Kapının arkasına asılan pardesü oldu.

Ah anne.




"Vah vah çokta gençmiş...."

Diyorlar benim hakkımda

Hayır yalan !

Ben ölümü hak edecek kadar yaşlıyım.

Tabutum taşınırken

Ben yoruluyorum.

Kürekler hevesli savaşırken.

Dedi adam.

Gömülürken birisi..

Ve sustu.

Kainat sustu.

Tüm konuştuklarını

içinde tuttu.

Ve şiir oldu.

Başı masada hıçkıra hıçkır

a ağlarken....


Şşşt

Erkekler ağlamaz

gömülür...

Gömüldü.