Sabah uyandığında kendini tuhaf bir şekilde iyi hissediyordu Yusuf. Uzun süreden beri ilk defa deliksiz bir gece uykusu çekmişti ve bunun nedeni büyük ihtimalle aldığı ilaçlardı. Saatini kontrol edip yeşil ve mavi haplardan birer tane daha içti. Kimyasal maddelerle insanın ruh sağlığının iyileştirilmesi fikri aklına takıldı. Yani tüm hissettiklerimiz beynimizin kıvrımlarındaki kimyasal değişimlerden mi kaynaklanıyordu? Mutluklarımız, üzüntülerimiz, hırslarımız, heyecanlarımız hatta aldığımız zevkler… Ve bu küçük haplarla bunları düzeltebiliyor muyuz gerçekten? Bu kadar basit olabilir mi? Düşünceler arasında gidip gelirken ocağın üzerine koyduğu demlikteki suyun kaynadığını görünce çayını demledi. Yener sabah uğrayacağını söylemişti. Ama hala gelmemişti. Tam onu arayacaktı ki kapı zilinin çaldığımı duyunca eline aldığı telefonu yeniden masaya bırakıp kapıya yöneldi.
Yener’in geldiğinden o kadar emindi ki, sakince kapıyı açtı. Karşısında Altan’ı görünce şaşkınlığını gizleyemeden öylece dona kaldı kapının eşiğinde.
-Nasılsın? Sana yiyecek bir şeyler getirdim.
Altan Yusuf’un şaşkınlığını fark etmemiş gibi doğal hareketler yanından geçerek içeri girdi.
-Tam zamanında gelmişim, Çayı da demlemişsin. Gel birlikte kahvaltı edelim.
Yusuf şaşkınlığın etkisini üzerinden atamadan yavaşça kapıyı kapatıp ağır adımlarla Altan’ın ardından mutfağa doğru yürüyüp ortadaki masanın yanında duran sandalyelerden birine oturdu. Yusuf mutfak dolaplarını açıp kapatırken çay bardaklarını bulup, çay doldurup masaya getirdi. Yanında getirdiği açma ve simitleri de masaya bırakıp sandalyelerden birine oturdu.
-Cevap vermedin?
-Neye cevap vermedim?
-Nasılsın diye sormuştum!
-İyiyim.
Yusuf tam çayından bir yudum alacaktı ki, kapının zili yeniden çaldı.
-Birini mi bekliyordun?
-Evet, Yener gelecekti.
Yusuf yerinden kalkıp kapıya doğru yönelirken Altan’ın yüzündeki değişimi fark ettiyse de tepki vermedi. Bozulmuş gibiydi sanki Yener adını duyunca. Kapıyı açtı. Yener karşısındaydı. İçeri girmesi için kapının eşiğinden kenara çekilse de duraksamıştı Yener. Bahçede park etmiş diğer arabayı göstererek sordu:
-Başka biri mi geldi?
-Yabancı değil, Altan da burada.
Yener’in yüzündeki ifade de Altan’da olduğu gibi değişmişti. Altan ismini duyunca gerilmişti sanki. Yine de içeri girdi. Altan’la selamlaşıp Yener de masanın yanındaki sandalyelerden birine oturdu. Yusuf bir şey demeden Yener’e bir bardak çay getirip önüne bıraktı. Üçü de tek kelime etmiyordu. Altan getirdiği simitlerden birini yiyordu. Yener çayını içiyor, Yusuf diğer ikisini izliyordu. Sessizliği Altan bozdu:
-İşler nasıl Yener? Bugünlerde pek yoğun değilsiniz galiba? Tuhaf değil mi? Cinayet işlenmese işsiz kalacaksın. Yani senin para kazanman için birilerinin ölmesi gerekiyor… Cinayet işlensin ki sana iş çıksın!
Yener derin bir nefes aldı.
-Ben işsiz kalmaya razıyım yeter ki birileri ölmesin. Ama insanlar işte, birbirlerini öldürmeden duramıyorlar!
-Bugünlerde işlenen bir cinayet var mı? Yani üzerinde çalıştığın?
-Hayır. Bir süredir eskiden işlenmiş bir cinayet üzerinde çalışıyorum. Faili meçhul, henüz kapanmamış bir dosya.
Altan ağzı dolu olduğu halde konuşmaya devam ediyordu.
-Ne kadar eski?
-Bir yıl kadar olmuş.
-Bir yıldır çözülemediyse şimdi çözebileceğini sana düşündürten ne?
-Yeni kanıtlar var.
Yusuf bu ikilinin yaptığı konuşmaya anlam veremiyordu. Altan’ın umursamaz tavrı, Yener’in aşırı gerginliği. Daha fazla sessiz kalamadı.
-Dün gece bana o kadınla ilgili bir şeyler söylemen gerektiğini söylemiştin.
Altan araya girdi:
-Hangi kadın?
Yener sakince elindeki çay bardağını masaya bırakıp Altan’a döndü.
-Bu evde, Yusuf satın almadan önce yaşayan bir kadın varmış. Bir ay önce son toplanmamızda o kadını gördüm üst kattaki pencerede. O kadınla ilgili konuşmak için gelmiştim.
-Nasıl yani?
Altan eline aldığı simidin son parçasını masaya bırakıp dikkatini Yener’e vermişti son söylediği karşısında.
-Bir yıl önce buradaki korulukta bir kadın cesedi bulundu. Tek bir iz ya da kanıt yoktu. Kadın boğularak öldürülmüş. O gün çok üzerinde durmadım ama buraya geldiğimde pencerede gördüğüm kadın öldürülen kadına çok benziyordu.
-Hayalet gördün yani?
Altan gülümsemesine hakim olamamıştı bunu söylerken.
-Ben de siz polisleri gerçeklerin peşinden gidersiniz sanıyordum… Artık hayaletleri mi kovalıyorsunuz?
Yener karşılık vermedi. Sakince çayını içmeye devam etti. Yusuf hala bir anlam veremiyordu olup bitene. Boşalan çay bardaklarını doldurmak için yerinden kalktığı anda Altan da ayağa kalktı.
-Seni iyi gördüm. Şimdilik bana müsaade, yarın yine gelirim. Ha bu arada neye ihtiyacın olursa olsun mutlaka söyle bana, telefonum her zaman açık.
Altan masadan kalkıp Yener’e başıyla selam verip çıktı evden. Yusuf Yener’in bardağını doldurup tam karşısındaki sandalyeye oturdu.
-Neler oluyor?
Yener nereden anlatmaya başlayacağını bilemiyor gibi arada derin nefesler alıyor gözlerini kaçırıyordu Yusuf’tan. Sonunda dikkatini toplayıp konuşmaya başladı.
-Bir yıl kadar önceydi. Bir ihbar aldık. Korulukta bir kadın cesedi bulunmuş. Otuzlu yaşlarında bir kadın bu evde yalnız yaşıyormuş. Evli bir adamla birlikteymiş. Adamı soruşturduk, cinayet saatinde şehir dışındaymış. Ne bir parmak izi ne de dna bulamadık olay yerinde. Bu evde de incelemeler yaptık ama kanıt bulamadık. Dosya faili meçhul olarak rafa kaldırıldı. O gün sana geldiğimde o kadını üst kattaki pencerede gördüm ama hatırlayamadım kim olduğunu. Tanıdık gelmişti ama üzerinde durmadım. Sonra malum Mustafa’yla ilgili o olay olunca tamamen aklımdan çıktı. Senin hastaneye yatırıldığını duyunca o kadını yeniden hatırladım ve dosyayı araştırdım. İki yıl önce aynı korulukta başka bir kadın cesedi daha bulunmuş. Yani, bu kadından önce bu evin sahibi olan başka bir kadın daha aynı şekilde boğularak öldürülmüş ve yine katili bulunmamış. O kadın da evli bir adamla birlikteymiş.
-Dur bir dakika. Yani bu evde yaşayan iki kadın öldürülmüş mü diyorsun?
-Biraz daha araştırdım. Son beş yılda bu ev beş defa el değiştirmiş. Her defasında farklı bir kadın satın almış evi ve hepsi boğularak öldürülmüş. Ve bütün bu cinayetler faili meçhul kalmış yani çözülememiş.
-Bu nasıl olabilir?
-Nasıl oluyor bilmiyorum ama Sevgi’nin öldürülmesinin bununla bir ilgisi olduğunu düşünüyorum.
-Yener, sana güveniyorum ve inanıyorum. Lütfen bana açık konuş. Aklından geçenleri açıkça söyle! Az önce Altan’la olan sohbetinin bunlarla bir ilgisi var mı?
Yener nefesini tuttu bir süre. Sonra rahatlamaya çalışır gibi konuşmaya başladı.
-Elimde bir kanıt yok ama, Altan bu cinayetlerden sorumlu olabilir!