İnsanlık bir hasretin gölgesinde alçaldıkça alçalıyor

Uykusu dipsiz ahmaklıklarında kendisinin

Kimi mevzuda bir tilki gibi kurnaz ve sinsi

Ve tuttuğunu koparan halkların

Ağzı açılmaz, efendileri boğazlasa bir bebeği

Bebeğin yirmi yıl sonra

Kendilerinden olmayacağını bilseler


Kahrolmamak ki elde değil 

Yok oluşuna bu güzelim

Bu var olası adaletin


Huysuzlanmıyor beyaz bıçaklar tutan elleriniz

Yalnız birbirine sarılan ellere öfkelisiniz

Ama gelecek kenetlenen parmakların rejimi

Ve siz ki en yüce korkusu vicdanı olmayan

İyi olmak için tanrıya ihtiyaç duyanlar

Korkak, zalim ve obursunuz

Çirkin bir son nefesle ölmeye mecbursunuz


-Bu dünya bir şeyler için 

Ömrünce savaşacakların yeri

Ve oy pusulalarına konulmayacak asla

İyilerin uğrunda dövüştükleri-


Yürüdüğünüz toprağın altında bebekler var

Mazlumlar var, yürüdüğünüz toprağın altında

Çocuklar ve şairler ve haklılar ve işçiler 

Onların olmayan savaşlarda ölen askerler var

Yürüdüğünüz toprağın altında

Şimdi hikayelerinin üstünde çiçekler açıyor

Yaşamları damarlarından

Yok yere kopartılmamış gibi


Yerin üstü bütün bunlara rağmen yaşayan

Bütün bunlara rağmen gülenlerle dolu

Yazılan hiçbir şiir yeterince cesur olmayacak

Kulağa hakiki bir feryat gibi gelen türküler yazılmayacak

Bir kez olsun dünyanın ağrısıyla kahrolmamış umarsızlar

Katillerin ellerini temizlediği nehir oldular

Onlara dokunmayan yılanları hükümdar yaptılar

Bu yüzdendir kendi kanımızın önümüzde uzanması

Ağzı en iyi laf yapanın gittikçe peşinden

Bilenlere tıkayıp kulaklarımızı

Yalanlara ve hırsızlığa devam eder

Fareli köyün kavalcısı