Hiç sahiplenemedim.

Her aşk emanet gibi dururdu üzerimde.

Ya dardı kolları, sıkardı beni.

Ya uzundu paçaları, yıpranır eskirdi.

Ya da zaten benim kalıbım değildi.

Hele bir de başa bela özgürlük diye bir şey vardı ki

Ne benim olmayan yatak odalarında, kapı önünde durmayı bildi.

Ne de koyduğum avuçlarda, yerini yadırgamadan durabildi.

Zamanı geldiğinde emanetini alan

Gitti.

Ama

Hala inanmıyorum senin gittiğine.

Yokluğunda bile,

Rakı bardaklarıyla öperdin beni.

Birkaç kadeh sonra gördüm.

Elimde bana ait olmayan çizgileri.

Çizgilerinden tek tek öperdim.

El falında hala çıkar dudaklarımın izi.

Şişenin üzerinde kendi yansımamda gördüm seni.

Böyle olmamalıydı sanki.

Okulda böyle öğretmemişlerdi.

Boş ver.

Yerin dibine girsin zaten eğitim sistemleri.

Şairlerin kitaplarını yasaklayan okullarda,

Ben Osmanlıca da severim seni.

Ey dîl-i zâr'ımın pây-i tahtında

Boynum yerine sadr'ıma vuran ünsâ.

Âlem-i cihanda âdim-ün nazir, dilberler dilberi.

Yüzün avuçlarımın içindeyken,

Alınlarımız birleştiğinde karışmış alın yazılarımız demek ki.

Hep, gülerken peçetenin kenarıyla sildiğin rimeline benzetirdim geceyi.

Hani

Bütün gök, yüzüne dağılmış gibi.

Tek fark vardı, belki

Onun

Biraz deniz, biraz cennet bakardı gözleri.

Her gece

Biraz kara, biraz cehennem şimdi.