Bana çok eskilerden "günaydın" dediği bir vakit

Ahmetlerin Leylaları sevdiğini öğrendiğim zamanlar...

Adının Mavi olduğu bir devi.

Bana William'ın sevdiği kadını anlatan palyaçoyu...

Dilimden parmağıma bulaşmış mürekkep ile

Ağır ağır çiziyorum şimdi.

Yüzümde buruk bir gülümseme ile

Yarım yamalak uykumu parmağımla iteleyip


— Sen bana arada bir böyle günaydın de, demiştim.

— Derim... İyi geceler de derim.

— De. Belki güzel geçer günler!


Şimdilerde kırık bir pencere panjuru gibi

Yarım yamalak bir gülücükle bakıyorum o güne.

Bir antidepresan üzerine çizilmiş

İnce, yamuk bir çizgi gibi dudağım.

En çok senli benli zamanları

Tek bir kelime üzerinde birleştirip

-adına ne dersen de-

Söyleyemediğim ne varsa şuramda düğümlenen

Buruk bir gülümsemeyle atıyorum işte.

Bekle!

Gitmeyecek, silinmeyecek

Üzerine yeni şiirler karalayacağım elbet.

Okurken ardını göremeyecekler bulutlarımın.

İçimden kalkan 3.45 vapuruna

Terliklerimi unutarak yetişiyorum.


"İleride daha güzel olacak her şey, ben inanıyorum."

Dediğini dün gibi, bugün gibi

Vazomun kırıklarını onarırken elimle

Islak bir şiir gibi hatırlıyorum.

Ne çok gülüş duvarmış

Ve ne çok söz kül...


Saat eskiye uyanmanı beş geçiyor.


Günaydın.