İçinde karanlığın, diz çökmüş kadın,
Dizleri arasında, ağırlaşmış kafası.
Karanlığın çimentosu, katranı,
Demir temelleri ve siyah tuğlası,
Dik tutamayacak kadar, ince boynunda,
Doldurmuş, inşa etmiş, ağırlaştırmış kafasını...
Nedendir?
Bilmem. Nedendir?
Bir güvercin asmışsa kendini dikenli tellere,
Gözleri parlayan çocuk alamamışsa şekeri,
Bombalar patlamışsa uzak coğrafyasında,
Aşkı terk etmişse birkaç klişe lafla birlikte,
Eskimişse sırtındaki kazağı, mantosu,
Gelmemişse ödünç verdiği kitap geri,
Özlemişse eski çok eski günleri,
Hasretse uzun uzun sevmelere,
Karnı doymuşsa artık, güzel sözlere,
Uzar mı uzar, gider bu hikaye...
Yalnızlık...
Güzeldir yalnızlık.
Görüyorum ki şehrim insanları,
Sonsuz güzel sanmış yalnızlığın kucağını,
Ah yavrucağım, ah güzelim.
Sevilen insandır yalnızlık,
Şımartılmış tek çocuk,
Saygı nedir bilmeyen artist,
Aşkı sevişmek sanan senarist,
Kulakları duymayan kemanist.
Haddini aşar böylesi,
Kendini bilmez,
Görmez, duymaz.
Yalnızlık, hazinesidir aydınların,
Hastalığıdır aynen karanlıkların,
Üşür ayakların, sağır kulakların,
Çok konuşur, sayıklar ağzın,
Şifadır evet. İlacıdır çokluğun.
Haddini aşıyor yalnızlık,
Karanlık ışıksız o yazlık,
Sen kışı geçir diye değil,
Dikkat et!
Haddini aşıyor yalnızlık...