Tak diye ilgili sayfayı açtım. Bu sefer yaza veda balosundayız. Kadınlardan oluşan bir kare. Fotoğrafçı, hanımları yan yana rica minnet dizmiş. Biliyorum, en soldaki ile sağdan ikinci kavgalı. Fotoğraf ikiye bölünmüş durumda, şuncular ile buncular. Altı kadın üçerli iki grup olmuşlar. Zorunlu ateşkeslerinde çok profesyonel, çok rahat görünüyorlar. İki grubun arasında yalnızca bilenlerin bildiği hassas bir boşluk var. Fotoğrafı o boşluktan nazikçe yırtsanız olur. Tam ortadan ayrılır. Dünyanın en rahat sınırı çizilir. Hiçbiri diğer grubun kıta sahanlığına, kıyı şeridine, cephe gerisine sarkmaz. Muhteşem bir simetri. Kadınlar, mutfakta çay kaşığıyla, tutamla, yetmediği yerde göz kararıyla lezzeti tutturan kadınlar. Savaşmayı da erkeklerden daha iyi biliyorlar.


İşte bu fotoğrafın tam merkezinde, ortaya denk gelen iki kadının kafalarının arasında, onlardan beş metre kadar geride, tam profilini fotoğrafçıya hafifçe bakarak bozan, gençten bir adamın başı görünüyor. Saçları geriye taranmış, gözlerinin rengi seçilemese de -siyah beyaz bir fotoğraf bu- teninin beyazlığı ve saçlarının açık tonu ile kahverengi gözlü olmadığını çıkarabildiğimiz bir adam. Belli belirsiz bir ifade var yüzünde. Biraz daha dikkatli bakınca objektife veya patlayan flaşa değil, direkt fotoğrafçıya bakan birisi. Daha da dikkatli bakınca kaşlarının ortaya kümelendiği, göz oyuklarının yukarı doğru sivrildiği görülen, anlaşılmayı arzulayan bir surat ortaya çıkıyor.


“Beni de çeksene” diyor. Yoksa yalvarıyor mu? “Beni de çek.” Gecenin başından beri ortada dolaşan ama hiçbir kareye giremeyen bir adam. Fotoğrafının çekilmesinin, birilerinin dikkatini çekmesine bağlı olduğunu bu gece anlayacak. Maalesef ki bir daha böyle bir baloya, davete, tekne gezisine, pikniğe, ava, poker gecesine, sünnet düğününe, nikaha, söze, mevlide çağrılmayacak. Sesi ellerimde tuttuğum sayfadan bana kadar ulaşıyor. İki düşman ülke arasında can havli ile bağırıyor, mayınlı araziye sıkışmış mülteciler, havalimanında mahsur kalmış vatansızlar gibi. “Beni de çek!”


Fotoğrafçı geçip gidiyor. Gerilim içindeki başka bir coğrafyaya uzanıyor, yeni çatışmalar kovalıyor. Bu da bir tür savaş muhabirliği değil mi?


(Devam edecek)