İnsan bazen nefes aldığını hissetmek ister

Düştüğü yer çimenlik olsun

Tabutu kendi omuzlarında kalkmasın ister

Ah, bir elimdeki güneşse diğer elimdeki aydı hep

Saman kâğıdı bir kalple yürümek isterdim sana

Ardımdan baksan da yazgımı okuyabil diye

Bu kalpte ne zaman iğne atsam yerin dibine girdi

Yaptığı her icraatın altına yıl çakan belediyeler gibi

İz bırakamıyorsun ki girdiğin bir kalpte

Bilmem neyle kafiyelesem şiir olur:

Üçüncü şahıs bile olamayışımın bağı dizlerimde

 

Bak, öldüm bittim desen de yaşıyorsun

Gözbebeklerine gece boyu batan toplu iğneler

Ve kuyruk sokumuna binen tonla acın da olsa

Sabah olup da aynaya baktığında hâlâ tek parçasın

Her gün, her saniye ve anbean

İblis hep aynı şeyi fısıldıyor kulağına

Ağzını açıp tek kelime edemiyorsun

Yaşıyorum demeye kimsenin gücü yetmiyor

 

Bir kız çocuğu vardı, şimdi benimle yaşıt

Çaya ekmek batırıp okula yetişmeye çalışırdı

Her gün kalemliğinden çıkan bir lira harçlıkla

Ne hayaller kurardı o kantin sıralarında

Babasıysa ücra bir kasabada, öğretmen lojmanında

Her geldiğinde bir kitap çıkarırdı çantasından

O her ne kadar sevmeye çalışarak kendini

Saçlarını örgülü hayal etse de aynada

Annesi bir küfür gibi indirirdi tarağı başına

Dişlerde kalan her tel, bir harf şimdi

Ben kafamdaki üç tutam saçtan ibaretim

 

Boğaz Köprüsü’ne çıkarsa bir baba

Bir yakası Asya’da diğer yakası Avrupa’da

Eğer bir kortej geçmezse o an köprüden

Ve o korteji de durduracak kameralar yoksa

Adamın hayatı hangi pamuk ipliğine bağlıdır

Biz ki yazdığımız her şiirde bir urganı yağlarız

Ödümüz kopar ilmeği düzen geçirir diye

Kara maskenin altındaki cellat hangi ananın kuzusu

Üç ayaklı terazinin hafif kefesinde sallanırız