gittiğim her yerden çaresizce dönüyorum

dönmek zorunluluğundan olsa gerek

hiçbir yeri görmediğim yer kadar özlemiyor, atmadığım adım kadar sahip çıkmıyorum

döndüğüm yere.

her yer ihtimali bir kenarda dursun,

dönmeyi seçmek hayatı sekteye uğratan bir yaşayış zihnimde.

"vücudumda"yı gözden geçirirsem şayet mağlubiyetin ve ölümün bilinci, üstelik toprak altında beyazlarla kaplamalı değil. bizzat tramvayda ya da kalemi alınca.

"insan" olmayı bilenlere kulak verince.

artık sizin "insan" tanımınız her neyse.


yaşamayı bildiyseniz insansınızdır. insansanız doğru ya da hakikati aramamış korkaklardan birkaç milyarı kadarsınız. 

bir çaresiz kadar olamadınız, korkaklığınızla kök saldınız ve kök saldıkça arkanızda tek bir ibare bırakmadınız, eğer insansanız.


çantadan çıkmak bilmeyen hardal rengi ying yang bandanası, yine ihtimaller üstünde tutulmasından ötürü belirtisi çaresizliğin. 


dışarı fırlamış dikişi. sinirden ağladıkça kusturmuş kendini, umutsuzluğun daniskası. özür dilerim. miadı gelmiş. miadı gelmiş dememe rağmen de yazıyor olmam yazının cabası ve kendimin çelişiği.


yokluğun içinde sendin, varlığın içinde hiç oldun. sarih bir paradoks. bense iki paradoksun ortasında salıncakla sallanan çare.


dönmek! her hali zehir. 

zehir! her gün bir yudum. tok karnına, öğle saatleri.


döndüğüm yolda her bir köşede sen. giderken on yedinci ağaç, dönerken yirmi yedinci, asal olmasını isteyince kendi dünyamda asallaştırdığım yirmi yedi. dörtte biri kesilmesine rağmen yine de bir şekilde dallaşmış. yüzyıllık gibiydi, başarmış zamanında, sonra da geçmişe seyahat etmiş. ama bir saniye bir saniye. Oscar Wilde, "Mutlu Prens"te birkaç dizede aşktan, sevgiden bahsetmiş. Sevgiyi yazarların öldürdüğünü, gerçek aşığın susması gerektiğini, sevginin bu durum yüzünden tekdüzeleştirildiğini bir hayli üzüntüyle yakınmış. ama üzgünüm olay tam olarak da bu! sanatçı aşkı öldürmek istemelidir, çektiği acı tekabül ettiği yazılarda bariz şekilde haykırmalı. üzüntüsüyle susmak yerine eline harlı ateşi almalı. ne ile yüzleştiğinin farkına varmalı, zannımca.