Bir duman sardı ki etrafımı inceden,

Bir duman ki bu, derdi karanlık geceden.


Yaklaştı sebepsiz, kesti bir anda zaman ipini,

Boğuldu evren aniden, bıraktı son nefesini.


Önce sever gibi oldum bu umutsuz karanlığı,

Sonra kanıma karıştı vurdumduymaz yalnızlığı.


Gözlerinde soğuk, sırtında siyah ceket vardı,

Her dokunuşu yüreğimi buz gibi sarardı.


Sessizliği kükrer durur, hitabı hep derinde,

Zemheri ateşi dolaşır bütün bedenimde.


Yolculuk kesif ve solgun, ilerisi dört duvar,

Kimse kalmadığında dostun o kalın tahtalar.


Uyku öyküsü artık aynalarda derin ninni,

Herkes tatlı bir rüyada, sana uyanma vakti.


Keskin oklar batırır sinene birkaç dostun,

Fayda yok adımlarında, kıldan ince yolun.


Geç kalınmış günler, bugün sanki çok erken,

Durmak yok, durak yok, buluşmaya giderken.


Hayat bir sahneydi, önünden geçti ve gitti,

Ruhun ezelden beri sonsuzluğa aitti.


Toz konsa üstüne kaybeder dengesini mizan,

Noktadan dahi huylanır, idrak edemez iz’an.


Boğuyor alnından akan damlalar denizi,

Aldığın her nefeste yakıyor nâr, genizi.


Yüklendikçe kebair boynuna büküyor beli,

İşte şimdi tecelli ediyor adalet eli.


Uçurtma uçurdun gökyüzünden habersiz bir ömür,

Keşke bilseydin o, görmeyen gözleri bile görür.