Kapatınca gözlerimi duvara doğru...
Devler ülkesi.
Cücelere açar mı kapılarını?
Tut ki açtı, gereği var mı?
Cüceler diyarı.
Devleri engelleyebilir mi?
Tut ki engelledi, ölmeyeni var mı?
Cüceler gitse devler ülkesine,
Kim fark eder onları?
Ki fark edenler;
-Şuna bak ne kadar da küçük!
Diye gülüp eğlenmezler mi?
Eğlenmediler diyelim.
Ezip geçmezler mi?
İnsanın karıncayı ezdiği gibi?
Cüceler diyarına bir dev girse bugün,
Herkes felaketi haber almaz mı?
Ki bir adımı devin, umarsızca;
Kim için ne için bilmem ama,
Kıymetli ve değerli canları almaz mı?
Ah dünya, ah insanlık!
Vah dünya, vay insanlık!
,
Koyalım, öldürenleri bir fanusa,
Ve öldürmemeyi seçenleri bir başkasına,
Cinayet mi işleriz? Meyil mi veririz cinayete?
Yarısı boşmuş bardağın, söylemiş olduk.
Bir cana yaşamı mı bahşederiz?
Yoksa meyil mi veririz bir canın yaşamına?
Yarısı doluymuş bardağın, söylemiş olduk.
Irkçı olan siyahı ve beyazı bir diyara,
Irkçılığı reddeden herkesi bir başkasına!
Şimdi efendiler. Ben yemeğimi acısız yemem.
Domates, biber, yumurta olmadan olmuyor menemen.
Kaç hikayeyi, atarız buruşturup çöplere,
Ki hikayeler, acılar ile yoğrulup mutlu sonla bitmeli,
Ki hikayeler, bir kadının ellerinde yoğrulmalı,
Yine aynı hikaye, gözlerimi ağlatmalı,
Kızartmalı beni arsız yanaklarımı,
Nihayetinde ferahlık da vermeli yüreğime!
Dünya der ki;
Şimdi efendiler, ben yemeğimi acısız yemem.
Domates, biber, yumurta olmadan olmuyor menemen.
Gözlerim duyar, yüreğim görür!
Kapatınca gözlerimi, duvara doğru;
Bir ağaç görüyorum dallanmış budaklanmış,
Göklere değil, yerlere doğru!
Gövdesini bulutlar kamufle etmiş,
Bilmiyoruz bu dalların ve yaprakların,
Nereden geldiğini ve kimden geldiğini!
Kimi dalında zehir, kimisinde kırmızı elma,
Kimi dalında ekşi erikler sallanır,
Kiminde tatlı salkım üzümler.
-Tutup şarap yapma sen de!
Ağaç görüyorum, dallanmış budaklanmış!
Göklere değil efendi, yerlere doğru!