Her şey sendin, her şey sana dönüyordu belki

Üzüm, buğday ve başaklar

Avuçlarında çürüyen tohumlar

Ne varsa öğütülüp taş rengini veriyordu tenine

Tenin, tecrit ediyordu kendini gözlerden

Ben iskelelerde saatlerce beklemiş, beklemiş

Sonra aniden kalkıp gitmiştim

Aklımda beklemek vardı oysa

Bir kırlangıç ötüşü kadar,

Ve belki bir vapur daha

Bu şehrin havasında ne varsa

diğerlerinin ruhunda bulunmayan

Zincir de sendin, son halkası da

Uzun bir direnç yolculuğunun cam kenarıydın

Bavullar, çiçekler ve gülüşler saklıydı her dönemecinde

Kâğıt kesiğine bilenecekti az sonra biletler

Limanlar sendin belki, limanlar sana dönmeye mecbur


Gövdene uzanmış otların, ismini kimsenin bilmediği

bitkilerin arasından bir hatıra canlanıyor şimdi

Yeşili aklıma kazınmış

Yeşili can havliyle yeşil kalmaya azimli

Yürüyüşleri ödünç yollar

Saklanıyor sevinçleri çok sesli ormanlarda

Ve bulutlar hep bir şeyler anlatırdı burada

Uzansan dokunacaksın da ellerin bunu hiç unutmayacak

Devamlı bu dokunuşa muhtaç, gideceksin

ardında uzun gölgeleri bırakıp

Keder vermeyeceksin

Gövdesi kesik ağaç gibi köksüz

Her yeri buruşmuş ve keder gibi öksüz

Dalları eğilip gölgesi kalınca eksik

Sen uzun gölgeleri seversin diye, ellerim budaklanmaya mecbur


Ağzın silinse dünya suskunluğa hapsolur

Anlat, konuş, bitirme hiç

Bir aralık topyekûn gülümserim söylediklerine

Ölümden bahsetmiş olsan bile

Yahut ayrılıktan, kederden hararetlense de sesin

Ben durmaksızın ellerine gülümserim

Neydi tuttuğumuz beraber ucundan,

Kaçmasın diye

Kurtul bu sırça kafeslerden, kurtul

Eğer izin verirsen, anlatacak çok şey birikti

Fakat asla sıra gelmeyecek

Ellerin beyaz bir kırlangıç süzülüşü ve

Benim ellerim bu mucizeyi görmeyecek


Ben her yerde bir evim olsun istedim,

Kendini nereye koysan yadırgardım yerini

Ki bu çatıların bir anlamı olsun diye artık

İçimi gıdıklıyor evlerin sensizliği

Baktım, ordular dönüyor seferlerden

Dönüyor anneler pazarlardan

Başım süresiz süresiz dönüyor altın yıldızlarla

Sendin bütün levhaların işaret ettiği

bu dirençsiz yollarda

Ani kalkışlar sendin, geç ziyaretler

Ve bütün doğal olmayan afetler gibi

Heyelan sen, deprem sen

Bir damla terinle boğdun sele evlerimizi

Bir kısa soluğun tüm kapılarda cereyan

Evler kayıyor süresiz yerlerinden

Yıkım sendin, evler sana dönmeye mecbur


Fotoğraf: Sözer