Fotoğraf: Paris, 1974, Italo Calvino: Görünmez Bir Adam Belgeseli Çekimlerinden, Nereo Rapetti


Edebiyatın modern masal anlatıcısı Calvino, Görünmez Kentler’de masalsı çağrışımların izini sürerek okura daha önce şahit olmadığı yeni anlam alanları sunuyor. Kentlerin, modernizm içerisinde eriyip giden, artık birer ad olarak önümüze sunulan kavramlar olduğunu, onların aslında yaşamın bir araya getirdiği parçaların bir bütünü olduğunu söylüyor. Görünmez Kentler, kısa bölümlerden oluşan belli bir sıra izlemeyen kurmaca kentlerin oluşturduğu bir yapıt.


Calvino için tek bir kente ait olma hissi dünyayı anlamak için yeterli değil gibi. 1923 yılında Küba’da doğup küçük yaşlarda tekrar İtalya’ya, San Remo’ya ailesi ile birlikte döner. Ebeveynleri Küba zamanlarında küçük Italo köklerine bağlı kalsın diye ona İtalya’yı çağrıştıran Italo ismini verirler. Bu sayede Italo, tıpkı Venedikli gezgin Marco Polo gibi kendini aitlikten alıkoyar. Yine de eserlerinden büsbütün bir İtalya’nın izleri sezilir.


Italo Calvino, kurduğu her kent ismine birer kadın ismi veriyor. Birbirinden bağımsız 55 kent kurgulayan Calvino, bazen fantastik bir şehrin içinden bazen iki boyutlu bir şehirden geçiyor, bazen de iki uçurumun arasına gerilen bir kentten. Bu kentler genellikle zamandan ve mekândan bağımsız; hayali kentler. Calvino, çoğu zaman hayatının belli dönemleriyle kesişen bu kentleri kurarken kişiliğinden doğup büyüyen imgelerin hep kent imgelerine dönüştüğünü dile getiriyor. Oluşan kentler, kentler ve arzu, kentler ve göstergeler, kentler ve biçim gibi daha birçok alt başlığa ayrılıyor. Alt başlıklar kentleri tanımada okura yardımcı oluyor.


Calvino, Görünmez Kentler’de ünlü İtalyan gezgin Marco Polo’yla sıkı bir bağ üzerine kendini tanımlıyor. Yazarın tavırları, kentleri sorgulayışı, metnin içine kendini dahil etmesinden Marco Polo’nun kişiliğine girmesinden ileri geliyor. Zaten Görünmez Kentler Marco Polo’nun Kubilay Han’a sunduğu bir gezi notu. Altıncı bölümde Marco Polo, Han’a sabaha kadar tüm şehirleri anlatıyor ve Polo, “Bildiğim kentlerin hepsini anlattım.” diyor. Kubilay Han ise, “Sözünü etmediğin bir kent kaldı.” diyor, “Venedik”. Marco Polo, bunun üzerine “Bunca zaman ne anlattım sanıyorsun ki sana?” diyerek tüm kentlerin aslında Venedik’ten birer parça taşıdığını, onu anlatırken onu kaybetmekten korktuğunu ve belki de azar azar Venedik’in aklından silindiğini söylüyor. Kitap, Marco Polo ile Kubilay Han’ın kentler üzerine sohbetiyle başlıyor ve Marco Polo, kentleri Han’a anlatırken Kubilay Han da kendi kimliğiyle kentler üzerine olan diyaloğunu sürdürüyor.


Calvino, kentlerini yaratırken kentler üzerine de düşünüyor. Kenti anlamanın, ondan dönüt almanın yolunu şöyle açıklıyor: “Kentler de düşüncenin ya da rastlantının eseri olduklarını sanırlar hep, ama ne biri, ne öteki ayakta tutmaya yeter onların surlarını. Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.” (Görünmez Kentler, 88)


Calvino, Görünmez Kentler’i şöyle tanımlıyor: “Ütopik gezgin, dünya yıkıma uğradığı için uçsuz bucaksız gücünün değerini kaybetmekte olduğunu anlayan bu melankolik imparatora imkânsız kentleri anlatıyor.” ¹


İmparator Kubilay Han, Polo’nun kendisine anlattığı şehirlerin etkisine kapılıyor. Kendi imparatorluğunun sınırlarını genişletip savaşlarda at koşturacakken bu kadar kenti ne zaman gezip gördüğünü bilmeyen bir gezginin masallarını dinlemeyi sorgulayan yine de dinleyen, eleştiren bir karakter. Burada da kitabın kurgusuna gönderme yapıyor Kubilay Han. Kitap oluşurken kentlerde ve diyaloglarda kendi ile tartışıyor ve sorguluyor. Calvino, “İçinden çok şeyi söylemiş olduğuma inandığım kitabım Görünmez Kentler’dir.” diyor. “Çünkü Görünmez Kentler’de bütün düşüncelerimi, deneyimlerimi ve varsayımlarımı bir tek simge üzerine yoğunlaştırabildim.” (Görünmez Kentler, 15)


İmkânsız kentler, tıpkı boşluğa asılı örümcek ağı kent Ottavia, yerden göğe ince direklerin taşıdığı Bauci gibi ütopik. Mümkünün sınırlarını bilerek aşmayı isteyen Calvino’nun kentler için yeni kavramlar, kavramlar için yeni kentler yarattığının bir kanıtı ayrıca. Her şey bir uçurumun üzerinde sallanırken tüm hayatları iplere bağlı olan kent sakinleri için her şey bir “boşluk” hissiyle tanımlanıyor. Boşluğa asılı hayatlar, insanları kentin kaldıramayacağı yükler için uyarıyor. Bauci'de ise insanlar yeryüzünden nefret etmişlerdir. Yukarıya kurdukları hayat yerden bağımsız değildir ama yine de aşağıya bakıp kendi yokluklarını incelemeyi severler. Dünyanın kendileri olmadan nasıl devam ettiğini hayranlıkla incelerler.


Italo Calvino, Görünmez Kentler’i, “Yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya.” olarak açıklıyor. Kentlerin eski gücünü kaybettiği, her şeyin giderek anlamını yitirdiği bir gelecekte Görünmez Kentler’i okumak belki de kaybettiğimiz geçmişi aralamamız için bir el kitabı olacak. Mutlu kentlerden mutsuz kentlere dönüşen kentler için yeni mutluluklar türeten efsunlu bir masal. Birinden ötekine yolculukla gidemediğimiz Calvino kentleri bir kurmaca ile gerçekliğin arasından bize tekrar yol gösterebilecek. Görünmez Kentler’in kurmacalığının arasından bir labirentte kaybolarak çıktığımızda ve kitabın dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı olduğunu anladığımızda yerimizden doğrulup Calvino’nun kulağımıza fısıldadığı edebi sırrı anlayacağız: “Artık hiç kuşkum yok, masallar gerçektir.”  



1- Calvino, Italo. Görünmez Kentler, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2020