Daha ne kadar ilerleyebilirim diye bakıyorum

Soğuk merdiven,

Ekşimiş ağrıyan mide,

Koyu, fazla koyu bir gece...

Ki ben sevmezdim.

Hala kendimi bulmakla girdiğim

Arayışın içindeyim.

Ne kayıp ne özgür...

Bana bunca zaman sonra

Neden yazmadığımı söyledi.

Palyaço değil...

O, dedi.

-Yazmaya devam etmelisin.

Bunca zamandır bıraktığım mereti

Tutuyorum yine elimde.

Her satırda yanımda duran bu zıkkımın

Neden hiç yabancılaşmadığını düşünüyorum.

Bana bunu koyu bir gecede söyledi.


Ki ben, bilirsin...


Bana iyi gelen ne varsa,

Dilinden dökülen,

Satırıma bulaşmak ister gibi sanki

Sanki,

Hem

Her sözü mü lacivert...


Ki, sevmem!


Yarı çıplak,

Ölü ruh,

Yalan yok, gerçek yok!

Tüm koyuluğuyla bulaşıyor.


Ki ben,

hiç sevmedim en koyusunu mavinin.


Elimde eski ama yabancı olmayan biri,

Yine kırmızı kuklayım şimdi

Siyah kadına yazıyorum.

Yine ona içiyorum

Bugün de ölmek yok diyorum!

Ölmek yok diyor!

Ölemiyorum.

Sanki Tanrı ben buradayım derse,

Bu merdivenden aşağı sokağın sonuna kadar

Kırmızı leğende kayacağım.

On yaşında mutlu bir çocuk gibi.

Hiç kaybolmamış gibi.

Sanki hiç Julia olmamış gibi.


Bana kendi kederinden kaçar gibi

Uçurumuma koştuğunda

Kaçacak bir yerim olmadığını anlamıştım.

-Bana mavinin en koyusunu bile sevdirdi! dedim

Zaman burada soğuk ve hızlı geçiyor.

Eskimiş evleri saymayı bırak

Gelincikler büyümeye devam edecek.

Beni senden yaka paça çıkarıp

Kırmızılı bir yazıya dönüştürdü.

Bak burdayım işte.

Sen de ol!

Sen de unut kendini Julia.

Yakında seni bulacak...


Şşş!


Geçti...