Akılmış ömrümün Huda’sı, kalbe söz geçmeyince anladım.

İzzet-i nefsimi yalnız bıraktım, denedim denedim…

Zail olmasından utandım.

Melül melül bakan gözleri çölde bir vaha sandım.

Vardım yanına baktım derince, kızgın bir kumun içinde yandım.


Zor olur bilirim.

Kaçarken uzaklara bakmazsın ardına.

Enkaz mı bıraktın, yıkık dökük viraneler mi umursamazsın.

Zaman geçer bir bahçıvan dolaşır oralarda,

Yetiştirdiği güllere sen de inanamazsın.


Bu şehir güzeldi içinde salıncaklar vardı.

Ağaçlar yemyeşil, sular berrak akardı.

Birden kapı çaldı ve anladım gelen sonbahardı.

Oysa hazır değildim, her bir yaprakta umudum kaldı.


Hırçın bir denizde gidermiş gibi sadece yoruldum.

Korkmadım emin ol dalgalara tutundum.

Batarken her şey aklımdan çıktı lakin,

Sanma ki o an ki gülüşünü unuttum.


Bu belirsizlik yordu beni kalbimi yıprattı.

Müsvedde miydim acaba buruşturup fırlattı.

Emektar sevgiye yazık oldu çiçeği erken açtı.

Şunu da bilmelisin; bendeki senden geriye bir parça hüzün kaldı.