yazı unuttum, siyah atkı

kış, yorgun tarife 

her yere gidiliyor ardından 

sinema locaları, kaldırımlardaki sıralar 

pullar dökülüyor sırtımdan 

yelkenlerine 

yaz, bir sevgili mektubu 

neydi unuttum, bir şeylere gülüyorduk 

orada

yanında çocuktum bir gün, ah diyordun 

ah bazı gecelerden sonra akşam olmasa 

uzanıp ıslak camlarından öpüyordum 


uzaktan, çok uzaktan sesin geliyor

yorgun bir hayatla, ben yenilmekten

uzun bir keder gibi adım senin yüzünde 

gezinen ve bir ağrıyla kayana tutunan o çürük

ben, öyle uzak öyle ağrılı bir geçmiş

bir kahır gibi doğramaya koşuyorum kendimi

gidip geliyorum, gidip gelemiyorum peşinden

kolsuz bir gömlekle

içimdeki çıldırmaya bekçi oluyorum


ve ben bir perşembeydim çok eskiden

bu zift, bu kimsesiz aydınlıkta 

yalnızım, ellerinden başka yok fenerim.