Thark, göle doğru gelen adamların yüzlerindeki ifadeden öylesine etkilenmişti ki mancınığını yavaşça ıslak toprağa doğru indirerek adamlarına sakin kalmalarını emretti. Giyinmeye bile fırsatı olmayan adamları, atışları duyulmasın diye kalplerinin, uzak kaldılar Thark'ın gölgesinden. Mavinin verdiği huzurdan mı yoksa tenlerinden yayılan ışıktan mı bilemedi Thark bu yabancılara olan sempatisinin sebebini.
''Kutlarız, güzellikleri kayaları kıskandıran, cesaretleri ormanları aşan sizi. Böylesine büyük bir savaştan zaferle kurtulan bedenlerinizi kutlarız.'' dedi Rahiplerin ilki. ''Ne kadar şanslıyız değil mi kardeşim! Bu bozgun gezegende hala kutsanmışlarla karşılaştığımız için.'' diye ekledi ikincisi.
Rahiplerin sözlerinden etkilenen kuzeyin toplayıcılarının lideri, daha da yaklaştı bu güneşten gelen ışıklara. Isıtmasını diledi aciz bedenini, öylesine açtı ki öylesine yalnız, uzun zaman olmuştu bu hislere kapılmayalı. ''Aşk...'' dedi kendi kendine ''Bu yalnızca temiz aşkın verdiği his olmalı.''
Uzun zamandır yürüyoruz bu yeşillerle dolu bereketli topraklarda. Savaştan kurtulmuş, yeniliği, en güzel en saf başlangıcı hak eden çocuklar içindir uğraşımız. Onları arıyoruz. Haksızlıklarla ellerinden aileleri alınmış ya da ailelerinin haksızlık ettiği çocukları. Tekrar hayat vermek için, tekrar çocuk olabilme şansı için. Mağaralardan, toprak altlarındaki tünellerden kurtulmalı çocuklar. Atalarının hataları yüklenmemeli narin kırılgan sırtlarına. Işığımızın sebebi budur. Karanlıkta kalanlara doğru olanı göstermek içindir. Söyleyin, gücü gözlerinden anlaşılan savaşçı kardeşlerim, söyleyin var mı kurtulmasını istediğiniz bir geleceğiniz?
Thark, tüm vücudunu sarsan bu şiiri duyduğu anda yaratıcının sözleri olmalı bunlar diye düşündü. Savaş başlatan değil, Yaratan Tanrı'nın sözleri.
Mağarasında her gün yalvardığı tanrının. Duymuş olmalı benim tüm yakarışlarımı, kurtulmalı geleceğim, var olmalıyım sonsuza kadar dedi.
Toplayıcılar, elmas gölünden yakaladıkları balıkları ateşte pişirmeye başlamıştı bile. Sohbet ediyor, gülüşüyor hayallere dalıyorlardı yeni dostlarıyla birlikte. Kendi topluluklarından bahsettiler, nasıl hayatta kaldıklarından, liderlerinin sağladığı düzenden ve ailelerinden. Zorlu yollardan geçmişlerdi, en çok onlar hak ediyordu artık kurtuluşu. Yasaların, sınırların kalktığı bir zamanda gelmişlerdi bu kıtaya daha iyi bir hayat kurma umuduyla. Rengarenkti mağaraları, her ırktan insanın kucaklaştığı güzelliklerle dolu yaşam alanları vardı. Altı yıldır yakın çevredeki bir çok bölgeyi gezmiş, daha uzakları keşfetmeye başlamışlardı.
Tüm dikkatleri ile dinliyorlardı Rahipler yeni dostlarını. Aynı anda gülüyor aynı anda üzülüyorlardı karşısında oturan bu yorgun ruhlarla. Aylar öncesinde başlamıştı arayışları, toplayıcıların bilmediği birçok bölgeden geçmişlerdi. Geçtikleri dağları ormanları tarif ettiler. Karşılaştıkları hayvanları, savaşın yok ettiği yaşam alanlarını, zehirle dolu nehirleri anlattılar. ''İsterseniz sizin için bir harita bile çizebiliriz böylesine iyi yürekliyiz biz.''
Thark ise bulundukları bölgenin tüm ayrıntıları vermişti bile Rahiplere. Daha ilk andan güvenmişti çünkü bu iki adama. Şefinin uyarılarının önemi kalmamıştı artık. O savaşmayı, yağmayı öğretmişti Thark'a. Ama yeni kardeşleri öyle değildi, kucaklaşmayı barışı vadediyordu ona. Gücünüz yeterse alın ellerinde ne varsa karşılaştıklarınızın demişti şef. Kendisinden başkasını düşünmeyen biri gibi konuşmuştu. Tıpkı savaşı başlatanlar gibi. Tanrı olmak isteyen o yapay etten yöneticiler gibi.
Gece olduğunda kararını verdi Kuzeyin toplayıcılarının lideri. Şefi ne derse desin yardım edecekti bu iki adama. Kurtuluş, talan etmekte yok etmekte değildi. Kurtuluş, ışığı takip etmekteydi ve kendini göstermişti artık yön veren yıldızın parlaklığı. Adamlarını topladı etrafına ve planından düşüncelerinin haklılığında bahsetmeye başladı. Geri döneceklerini ve tüm topluluğa yeni dostlarından bahsedeceğini söyledi. Aileleri için, çocukları için en iyisi olan plandan bahsedecekti. Bizim veremeyeceğimiz hayatı verecekler evlatlarımıza. Tekrar insan olmayı, paylaşmayı mutluluğu öğretecekler kutsal Rahipler. Şefleri karşı çıkarsa bu düşüncesine yok edilmeliydi karanlık getirici. Söyleneni koşulsuz kabul eden adamları gözyaşları ile dinlediler liderlerini. Yemeğini yemek için komut bekleyen gibi.
Gözlerini yeni güne açan Thark ve adamları, rahiplerin ateşin önünde tüy yolarken buldular. Günün ilk saatlerinde kalkmış, kendileri ve dostları için besili kuşlar avlamışlardı. Vadedilenin örneğini verircesine. Herkesin karnının doyduğunu düşündüğü anda ilk konuşan rahip oldu.
''Ayrılmalı ve kurtuluşu bekleyenleri bulmalıyız. Görevimiz ve amacımız bu bizim. Sizlerle karşılaşmaktan öylesine mutluyuz ki, umut oldu yarınımıza gözleriniz'' dedi. Thark hemen ayağa kalkıp Rahibin eline sarıldı. Çocuklarımızı da yanınızda götürün, işe yarar insanlar onlar yük olmazlar size diye yalvardı. Planından bahsetti rahibe, banliyösündeki çocukların kurtuluşunu istedi ondan.
Tüm planını uzun uzun anlattı Kuzeyin Toplayıcıları'nın lideri. Şef ile görüşecek, ailelere rahiplerden bahsedecekti. Çocuklarının gelecekleri için en iyi yolun bu olduğunu söyleyecekti onlara. Karşı çıkarsa şef bu düşüncesine, hak ettiği gibi karanlıkta bırakacaktı onu.
Duydukları karşısında mutlu olan rahip, büyük bir kağıda harita çizmeye başladı. Gidecekleri güzergahın haritasıydı bu. Thark'ı bu bölgede bekleyeceklerdi beraberinde getireceği hediyeler ile. Ayrıca besili avların sulu meyvelerin olduğu daha önceden keşfettikleri toprakları da işaretledi onun için. Böylece ikna etmesi daha kolay olacaktı topluluktakileri. Ama unutmaması gerekirdi. Yetişkinlere yer yoktu yanlarında yalnızca kirlenmemiş saf çocuklar içindi kurtuluş. Ergenliğe girmiş kimse giremezdi kutsal maberlerine. Onlar için artık geç kalınmıştı.
Dağdaki bölgesine dönen adamlar, banliyödekiler tarafından büyük bir korku ile karşılandılar. Çok uzun zaman olmamıştı ayrılışları. Erken dönüşleri iyiye işaret ediyor olamazdı. Merakla anlatacaklarını beklediler. Neler görmüşlerdi kimlerle karşılaşmışlardı tek tek anlatmalarını istediler. Thark yolculuklarından, Cassapolisin bereketli ormanlarından, Elmas gölünden büyük bir mutlulukla bahsetti meraklı dinleyicilerine. Hiç tatmadıkları meyvelerin renklerini, çeşitliliklerini anlattı onlara. Sonsuza kadar sürecek nimetleri vadetti sevdiği bu insanlara.
Toplulukta neşe hakimdi artık. Dans ediyor sarılıyorlardı birbirlerine. Hak etmişlerdi bu cenneti. Zamanı çoktan gelmişti bu geç kalınmışlığın.
Şef, Thark'ın müjdesinden mutlu olmuş gibi görünse de gerginliği yansıyordu dudaklarının kenarında ki çizgilere. Erken dönüşün altında gizlenmiş bir bilgi olabilir miydi? Nerede kanlı yolların haberleri, nerede sisler ardındaki ölümün gerçeği? Çok iyi tanıyorum seni Thark. Nedir bu mutluluğun, gözlerinde ki kararlılığın sebebi? diye geçiriyordu içinden.
Bir kaç yıl önce kurtuluşlarını kutlamak için, etraftan buldukları ağaç dallarından, paslanmış demirlerden, güneşte kurutarak yaptıkları çamur tuğlalardan bir yapı inşa etmişti topluluk. Zamanla sembol haline gelmiş, kutsallık kazanmıştı çardakları. Evlilik sözlerini, doğum müjdelerini bu çatı altında veriyorlardı sevdiklerine.
Topluluğun ilk heyecanının azalmasını bekleyen Thark, seslendi çardaktan tüm uçuyormuşçasına davranan dostlarına. Yere inme vaktinizin duyurusu bu sözlerim diye başladı, herkesin bilmesi gereken keşfi anlatacak olan konuşmasına.