Son cümlelerim parıldayan ruhunun şafağında takılı kaldı,

Duygularım dudaklarıma yetişmedi sanırım.

Yarınlarım mutsuzluk dergahında savaşırken,

Bugünlerim yenilgiyi çoktan zafer saydı.


Amaçlarımın çok ötesinde tuttum seni,

Zihnim bir rüzgar gülü gibi doğuya doğru yol aldı.

Kudüs’te bir çiçek açtı,

Benim dualarım hep senin gölgende yol aldı.

Kurtuluşum göklerde mi bilmiyorum,

Melekler aksi yöne kanat çırptı.


Bin yıl, bin gece nefretimin avlusunda çığlık attım,

Tek isteğim senin kollarında uyumaktı. 

Artık tek dostum tabutuma çivi çakan kötü alışkanlıklarım,

İnancım çoktan varlık dibini boyladı.

Oysaki yaratıcıya bir zamanlar (zer alemi) söz vermiştim.


Hala bir ümit var ama ne kadar acınası bir durumda olsam da,

Gürültüler kafamın içinde bir mahşer günü gibi.

Aşık olduğum tek kişi Tanrıydı,

Pesimist gözyaşlarımın içinde güneş gibi açmıştı.

Dolunayın tutulduğu saatlerde,

Bir kurt gibi kainata acı acı uludum.

Beni çıkar bu çöplükten diye,

Çıkar ki artık nefes alayım,

Çıkar ki kötülüğe anlam bulmaktan kurtulayım.

İyilik içimde can çekişirken,

Azabıma noktayı vurayım.


Sonra Tanrı,

Tepemde gezinen kara bulutların kavgasından gözyaşları akıttı. 

Kara ağaçlar köklerini saldı yüreğime,

Bir kurdele gibi bağladılar ruhuma adak niyetine.

Koştum ardıma bakmadan,

kaçtım o ormandan,

Dönüp dolaşıp aynı çıkmaza rastladım.

Sonra yaşadığım bu durum beni düşündürdü,

-Bu fani bedenimi-

Yeşilliklerle dolu bâkir bir adaya düşürdü,

Bir elma ağacının altına yürüttü. 


Uzaklardan esen tatlı bir esinti,

Üzerimdeki ağacın dallarını sertçe dürttü.

Hiçbir meyve tutunduğu dalı bırakmazken, en parlak elma kucağıma düştü. 


ASLI MERGEN