Spil Dağı'na çıktık bugün. Galiba mutlu olmak için çıkıyorum dağlara. Belki, mutluluğun da ötesine geçmek için.


Spil Dağı'nın tepesinde, At Alanı denilen bir bölge vardır. İşte oraya varmadan birkaç kilometre geride küçük, küçücük de bir göl bulunur. Ne vakit dağa çıksam, muhakkak o gölün yanında durur, soluklanırım. Bugün de öyle yaptım. Vardım gölün yanına ve sadece kurbağaları dinledim. Kurbağa sesleri kime ne anlatır bilmiyorum ama ben, huzurlu hissediyorum bu sesleri duyunca. Sanki umutlu bir yorgunluğu çağrıştırıyor kurbağalar. Hani binbir zahmetle yetiştirdiğin ürünlerin, aileyi geçindirecek kadar para bırakacağını anladığın günlerin duygusu gibi...


Uzanıyorum ve kurbağaları dinliyorum. O ara aklıma, "Yeşil Kurbağalar Öter Göllerde" türküsü geliyor. Aysun Gültekin nasıl da güzel söyler bu uzun havayı... Vedat Türkali hani bir romanında diyor ya "Anadolu, nasıl bir kirli çıkısın sen?" diye. İşte bu söz geliyor aklıma, yeşil kurbağalar türküsünü kendimce mırıldanırken. Sahi, başka hangi millet kurbağaları anarak türkü yakar ki? Anadolu, nasıl bir kirli çıkısın sen? Böyle olur olmadık yerlerde, dağ başında bir avuç gölün kenarında nasıl da mutlu nasıl da umutlu yapıyorsun beni.