Bir kuş tüyü salına salına düşüyor
Ormanlık bir alana,
Safi kum çöllere,
Beyazlara bürünmüş soğuk vadiye
Cam gibi, ayna gibi parlaya parlaya,
Tam da düştüğü yerde bir çocuk belirir,
Beyazlar giymiş küçük bir çocuk...
Toz, duman ve alev dans ediyor,
Sadece ölüm olan bir cümbüş!
Ne uğruna? Kim uğruna?
İzliyor çocuk dura dura
Keskin kılıç kesince yiğidi,
Böğrüne saplanınca kör mermi,
Kör olunca güzel gözleri,
Anlamlı kalır mı büyük adamların sözleri?
Sanmam. Sanmam!
Bir yaşam dahasına gebedir!
Ölüm ölümden çok ne getirir?
Acı azdır ölümden,
Yaslar azdır ölümden,
Fikirler azdır ölümden,
Ancak yaşam çoktur ölümden!
Beyazlar giymiş çocuk,
Şahitlik ediyor belirsiz birinin
Aldığı ve vereceği son nefese
Düşünür
Var mıdır bir çocuğu?
Bir karısı? Ya anası babası?
Olmasa bile arkadan ağlayanı,
Nedir bir canı götüren anlamsızlığa
Hakikat yaşam ve ölüm arasında iken
Nedir insanları barış için savaşa iten?
Barış için savaş...
Dökülmeden kan, yanmadan can,
Bahşedilmez mi insanlığın üzerine?
Tüy ayrılır sahibinden,
Düşer insanlığın üzerine,
Yavaşlar zaman,
Yitirilir mantıklı olan kavram,
Son bulur yaşam,
Varlık bulur yaşam,
Ölüm var bilirim,
Ancak öldürülmeye veremem anlam...