Ben yaşamayı bilmiyorum Lena. Tüm bu olanlar, içerde bir yerde, ulaşamadığım ama hissedebildiğim bir yerime dokunuyor. Ölümü o kadar çok düşünüyorum ki yaşamanın hiçbir anlamı kalmadı artık.

Benim burada olmam veya olmamam ne değiştirir? Kim arkamdan sonsuza dek endişe duyacak? Kalabalıklar arasında bile yalnız olduğumuzu bilmiyor musun?

Yüzüm güneşe dönük, bir anlamsızlığın ortasında balkona sinmiş otururken, güneşin bana dokunan kollarını düşünüyorum ve tüm dertlerim senin yüzüne sinmeye başlıyor.

Yüzüne baktıkça Lena, artık yüzünü göremiyorum, yalnızlığın bu kadar köksüz oluşu canımı sıkıyor. Senin ellerinden bağrıma akan bu yalnızlıkla baş edemediğimi görmüyor musun? Bir gölgesin sen benim hayatımda. Ben kendi hayatımda bir gölgeyim. Gitmeme izin ver Lena. Ay parlıyor. Senin gibi. Ama çürüyor bir yandan. Bana yalan söyledin mi hiç Lena?

Sessizliğinle beni cezelandırdığın birkaç yıl içinde en çok sessizliğini sevdim. Belki de ben senin o alnındaki çizgiyi, gözünden düşen çiğdemi ve yapayalnız çene hattını seviyorum. Sıkılı dişlerle hayat yaşamak ne zordur bilirim. Sen bir orkidesin benim toprağımda fakat sen inkarın gözbebeğisin. Beni inkar etmen, inkarların en büyüğü değil lakin beni bir gölge olarak bile kabul etmemek... Nasıl incindiğimi görebilir misin?