Koca bir dağın tepesinde bana düşen olasılıkları bir paket yapıp, yuvarladım elimde. Daladurmuşken kendime, kendinden iki beden büyük böceği kucaklamış karıncaya baktım. Hay karınca vay karınca derken kaşlarım kalkıp kalkıp oturdu yerine. Sonra yine döndüm daldım serin bir sessizliğe. Dedim:

-Şimdi cura çalsam, derdim dinlenir.

Divane olsam derdim izlenir.

Tepesine çıksam nefsimin, derdim ünlenir. Hayal olsam, derdim gerçekleşir.

Gerçek olsam derdim hayallenir.

Yoruldum deyip bıraksam kendimi şu kahve döşeğe, yerden yine derdim filizlenir.

Şu karınca bile kendi derdindedir.

Peki bu benim anlaşılmaya mahrem derdim nedir?

Dayanamadım.

-Al! Deyip fırlattım bilmediğim derdimi elimle. Al bu beni, bende çok oluyor sende bir olsun. Bende boşalıyor, sende dolsun ,dedim.

Sonra karınca devam etti yoluna, gün döndü. Gece doğdu. Etlerimden yoluma ruh sızdı. Tabanlarımda dün attı, ufkumda yarın battı. Davul düğün midem sustu sorgum çengiye başladı. Baktım sordukça ses melodi kazandı. Kulak verdim dinledim:

- Senden öncesini de sonrasını da bilemezsin dedi. Kolunun bacağının boyu bellidir her şeye uzanamazsın dedi. Kafan kutuyu deldi geri gidemezsin dedi. Ne senin ne de diğerlerinin beli yetmez, cevapları yüklenemezsin dedi. Anlamın kapısı bin, hepsine giremezsin dedi. Fakat dikilirsen kavşağın başında, yol olursun belki dedi.

- Ucu görünmez, sonu meçhul bir macera bu bilinmezliğe fazladan yük değil midir? Ayanın,netin inadı hiç dinmez midir sorgucu?

- Karanlık cinsini aydınlıkta kazanır meraklı. Boşluk tıka basa dolu bir birikimin sızıntısıdır. Yanıt çok kafalı bedenimin kalbidir. Her ne görüyorsan çevrende hep görmediklerinin işidir. Baş bilinen bir nokta yüzlerce sona, tekrarlı binlerce başa aittir. Senin bu doyumsuz izciliğin aslında, keşfinin ne olacağından çok keşfin kendisi ile ilgilidir. Beni sorgucu yapan bu neden aynı zamanda sana hem benim hem de yanıtın kapısını çaldıran nedendir.Yani ne ben yanıtın peşindeyimdir, ne de yanıt benim peşimde. İnan bana,bu göğün katlarını sayınca bulunacak her yanıt derdi de beyhudedir. Hem senin katmancan da yoktur. Zaten bu bulunmaz,atılmaz dert denilen anlam, bulmak, saymak değil; gördüğünde boğulmak, bulduğunda kaybolmaktır. Gerçi ayanı pek seviyorsun her kolaycı gibi, fakat sanma ki bildiğin bir tepside sunulacak sana anlam. Tepsi çok çeşittir. Anlam çok çeşit. Bu sebeple düşündüğün ya da gördüğün her şeye kalabalık,karanlık diyeceksin. Benim gözlerimin yolu kısadır, belki de onun ufku çok uzaktadır diyeceksin. Bir yerlerinde bir kılavuz olmalı deyip eşeleyeceksin. Ve bu çok önemlidir ki hiç bir şey bir bilmece zevki olsun diye gizlenmez. Pinhanın derdi ayan yolcularını belirlemektir. Herkesin gitmemesi gereken bir yolu bin bir dallı yapmaktan daha mantıklı ne olabilir? Hem ağrıtmasaydı şimdi kahve döşek belini, mavi kutuda ha varsın ha yoksun, ha taşsın ha düşsün farkı nedir? Sana şunu söyleyebilirim ki meraklı,aradığın şey parsel parsel uzak ya da yakın bir yerlerde neler olduğu neler döndüğü, olasılıklar, yaratıcı ve onun tasviri ise eğer bunu en iyi bildiğin yerde aramalısın.Misal ansızın bir göz bebeğine kulaçlama atlamalısın. Boğulmak riskini bile bile. Oralarda bir şeyler bulduğunda ise aslında çok başka şeyler aradığını hisleyeceksin. Fakat asla geri dönmeyeceksin.

- Peki sorgucu, anlamı çok didiklemek hadsizlik midir? Kızar mı bana Yüce Kitap?

-Hadsizlik olmaz bu işte meraklı. Unutma! Aramak uyanmak için göz açanlara fıtrattır, bulmak derdi olanlara ise hırs.İçine çek maviyi korkma, fakat yorulunca da hemen kahve döşeğe uzanma. Bunu yapma olur mu? Çünkü bu kolaycılık olur. Çünkü bu "dertsizlik" olur . Ve o zaman çok acıdır ki karınca seni ve dertsizliğini şaşkınlıkla izler.


https://youtu.be/_a42aJ0cbWY