Duruyordu orada, öylece.

Ciğerlerime batacak kadar derin bir nefes aldım. Bu, kokusunu bedenime saplayabileceğime olan azmimin getirdiği alışkanlıktı.

Saçlarından sokağın kokusunu alabiliyordum. Kaşları çatık, göz kapakları açılmamaya yeminli gibi alt kirpiklerine mühürlüydü sanki. Belki de günler üstüne ilk kez kestiriyorken böylesine huzursuz olması uykunun, neleri görmüş olabileceğine dair yeteri kadar şey anlatıyordu. Tabii, dinlemeye ihtiyacım olduğundan değil.

Aylardır onu izlediğimi bilmiyordu. Aslına bakılırsa bana bile o kadar uzun gelmiyordu.


Adını bilmiyordum, ses ve harekete olan olağanüstü, öte yandan hüzünlü, beni daima diken üstünde hareket etmeye iten duyarlılığı, bir şekilde seslenmem gerekmeden beni fark etmesini sağlardı. Kaç yaşında olduğunu bilmiyordum, yeryüzündeki şahsi ve kaçınılmaz bir şekilde ölümcül olan geri sayımının hangi noktada olduğuyla değil, ne kadarında onun için var olacağımla ilgileniyordum. Onun için var olmak... Böyle söyleyince kulağa garip geliyordu.

Bu kadın, yani önümde yatandan bahsediyorum o an, güzellikten azat edilmiş bir büyüyle gözlerimi ondan almama mani olan, bilinci uykudan sıyrıldığı an bulduğu ilk şeyi bana saplamaya kalkacaktı ve bunu bekliyor olduğumu bilmeyecekti bile.


İşte, ilgilendiğim kısma geldik. İsmi, yaşı, pastasının mumlarına ondan önce üfleyen uyuz kardeşinden öte.

Zaman zaman, eğer şanslıysam, saatler süren seyirler sonucunda gördüklerim.


Şüphesiz bilmiyorsunuz çok nadir göz kırptığını. Sigaradan aldığı birkaç dumandan sonra kendinden uzaklaştırıp yanan ucuna üflediği ve bunu seyrettiği için ortamda hep son söndüren kişi olduğunu. Çok baskın ve pürüzlü bir sesle, agresif bir yükseklikte, çok sık güldüğünü ve bazen, istisnai durumlarda ani kahkahalarda kendi nefesinde boğulduğu için istemsiz ağlamaya başladığını. Kuvvetle muhtemel bir tiki olduğunu ve bu yüzden yürürken sık sık durup ayak bileğini kısa bir an kaşıdığını. Üzgün görünen ya da ağlayan bir insanla temastan kaçındığını, bitkin bir şekilde gözlerini kaçırıp bir süre sessiz kaldığını ve kendinden bir parçayı biçimli bir şekilde keserek, özenle işleyip armağan eder gibi ona yeniden döndüğünde hiç olmadığı kadar ciddi ve öz güvenli göründüğünü.


Ne kadar vakti olduğunu bilmeden ömür katmak gibi birilerine, tanrıcılık oynamanın bu kadar küstah ve hala bu kadar masum görünebileceğini tahmin edemezdim birinde.

Gülümsedim.

Küçük, güzel kafasının içinde neler döndüğünü sadece tahmin etmek dahi keyiflenmek için yeterliydi.


"Peki, tamam da bu adam bütün bunları neden anlatıyor? Uyuşturduğu, bir şekilde bayılttığı kadına yapacaklarından önce hastalıklı bir itirafa şahit mi arıyor?"


O kadar çetrefilli değil yahu, hırsızım ben.

Ama aylar önce, sadece can sıkıntısından girdiğim bu evden bir şeyler almış değil, bir yanımı bırakmış olarak ayrılmış olacağım ki, aynı görünmez halat her seferinde beni aynı yere çekip durdu.


03.30, mesai sonu.


İyi geceler. Döndüğümde hala buradaysanız görüşeceğiz, sanırım. Çalışma günlerim biraz dağınık da.