Dünyanın dönmediği yerindeyim

Kuluncuma sığınıyor kuşlar


Bulandı mideleri insanların

Mümkün olmayanı ummaktan

Ne düştüyse gökten ekmek gibi

Alıp uçurumlara koşuyorlar.


Bir alımsız kadın yürüyüp uzağa

Bağıra bağıra bir şarkı söylüyor

Ne bu donuğa yakışıyor zaten elleri

Ne donuk gidiyor bir adım öteye


İşlemeli elbiseler kalkıyor yerden bir bir

Kalkıyor insanlar sevmekten bihaber


Dünyanın dönmediği yerindeyim

Cezaya nispet etmez suçlar


Çocuklar yol kenarlarında uyuyor

Sokaklar cam kırığı

Hiçbiri adını bilmiyor

Ve kimseler seslenmiyor


Öpmüyor yanağından rüzgarlar

Öpmüyor toz yapraklı ağaçları

Zeytinleri kesmişler, kirazları...

Ölesi bile gelmiyor insanın


Anlamlı cümleler kayıt görmüyor

Her saat başı köpürüyor bir erkeğin ağzı


Dünyanın dönmediği yerindeyim

Şimdi bir alkış başlar


Su erinir kirli yüzlerden

Toprak örtmez hiçbir çatlaklığı

Hiçbir süslü kavram gelmez yakına

Hiçbir saz tellenmez


İnsanı insandan gücü ayırır

Yüzüstü toprakta ölmek kurtulmak

Bir ağaca çıkmak yaşamak değildir.


Dünyanın dönmediği yerindeyim

Kesilen tırnaklardan yara açan bir dükkan

Hiçbir sırtı emanet almayan

Çamur rengi duvarlar bilirim.


Dünyanın dönmediği yerindeyim

Bir kayış kopmuşsa

Şüphesiz insan eliyledir.