Eğer, ölecek olsaydım.
Karanlığın içinde sürüklenen bir toz zerresine benzerim diye akıl ettim.
Tesadüftür ya da değildir bilmem, çoktan benzedim toz zerresine.
Karanlığın içinde kaybolup yok olduğumda, benimle yok olacak mısın?
Hatıraları öylece hatırlarken, miladımdan öncekileri hatırlatacak mısın?
Kainat, benimle zerreye dönüşürken, bana gerçekleri anlatacak mısın?
Toprağa gömüleceğimi hatırlasam bile, onun ne olduğunu bilmeyeceğim.
Aşkla göğe kaç kere bakmışımdır, adımlarımı yavaşlatarak,
Kaç yıldız yanıp söndü, karanlık kaçını aldı bağrımdan, biliyorum, bilmeyeceğim.
Viski bardağının dank ettiği gün gibi, ciğerlerimin sızladığı, o gün gibi,
Yapayalnız kaldığımda karanlığın içinde, sen de benimle yalnız kalacak mısın?
Güneş, parıldayıp ilk yandığı günü ne hatırlasın, ben hatırlayacak mıyım?
Ellerimden tutacak, tek bir kimse aramıyorum, utanmadan ellerimi tutacak mısın?
Yutkunamayıp, konuşamadığım o saniyeler kaç yıldız düşecek göklerden hatırlayacak mısın?
Yokluğuma her şey alışacak, baş aşağı duran kelebekler bile, yok olduğumu unutacak mısın?
Kader bu diyip, üç kere salladım elimi sağdan sola, neden sağdan sola sormayacak mısın?
İşte günü geldiğinde, hikayem ancak o zaman acıklı olur ve ağlarsın, buna eminim.
Saçlarım, bir gülün kürkü olduğunda, ses tellerimden çıkan sesi hatırlamayacaksın.
Kafamı kaç duvara vurup küfretmişimdir, sarhoşluğumdan faydalanacak mısın?
Kaç günahı elimin tersiyle ittim, bana bir an olsun, bir saniye, aşık olmayacak mısın?
Ah benim küçük şeytanım, günahlarım seni doyuramadı diye, ağlayacak mısın?
Ağla.
Kainat, seni aç bırakanın ellerinde.