Bulutları delen demetleri güneşin,

Tanrıyı hatırlatıyor,

Merhametini hatırlatıyor bana.

Her aldığım nemli nefes,

Ciğerlerime dolup taşan hayat,

Bahşedileni hatırlatıyor,

Bir emaneti hatırlatıyor bana.

İstanbul!

Geldim sana,

Merhametten yoksun gökyüzün,

Neden?

Bir nefes alayım dedim,

Enkazını toparladım ciğerlerimin,

Neden?

Yürekli aşıklardık biz seninle,

Ne oldu?

Ne o doldurmalar içine onu bunu?

Eskiden bildiğim sokaklarında,

Kaybolurdu ruhum aşkından,

Şimdi bir yabancı, şimdi bir yalancı,

Şimdi bir tiksinç sokakların,

Neden?

Taşın toprağın altınmış,

Attım elimi hem taşına hem toprağına,

Bir siyah bir kara, elime ayağıma,

Pislik, zifir bulaşmış,

Neden?

İstanbul!

Demir yolların var şimdi,

Asfalt yolların,

Taştan kutuların,

Vitrin sokakların,

Toz duman soluğun,

Meziyet mi sanırsın bunları?

Eskiden şair ruhlu adamlar gezerdi,

Şiirleri utandıran kadınlar,

Ahbaplar vardı ahbaplar,

Aşklara açılan yollar,

Simitler atmalar vardı,

Sularında gezinen vapurlarında,

Bir güzelin gözlerine benzerdi,

Bir şiirin bercestesine kız kulen.

İstanbul geldim gördüm de seni,

Yuvası olmuşsun,

Tanrının vermediklerine yuva,

Sen bir garip olmuşsun,

Hevesim kırıldı İstanbul,

Bıraktığımdan da çöp olmuşsun.

İstanbul sen hiç olmuşsun.

Neden diye soracağım da,

Neyse, kendi halini bilmez olmuşsun.