Sevgili Nilova,

Bugün üç yaşına giriyorsun. Tam üç yıldır hayatımızdasın. Öyle bir dönemde girdin ki hayatımıza; tam güneş batmıştı, kara bulutlar dolanıyordu üstümüzde. Herkes üzgün ve kasvetliydi, hüzünlüydü. Sonra sen geldin, güneş de tekrar geldi hayatımıza. O zaman fark ettik güneşi ne kadar özlediğimizi.


Seninle tanıştıktan sonra hayata yeni bir sorumluluk bilinci ile bakmaya başladığımı fark ettim. Okuduğum kitapları "Nil bunu kaç yaşında okuyabilir acaba?" diye bir kenara ayırmam bunun göstergelerinden biri sanırım. "Neler yaptın bugün?" dediğim zaman verdiğin cevaplara ağzım açık kalıyor, dinozorların isimlerini bilmene de.

Doğduktan sonra ben sana bir şeyler öğretirim sanmıştım ama sen doğumundan itibaren bana çok şey öğrettin asıl. Bana tüm öğrettiklerin için, hissettirdiğin duygular ve güzel gülümsemen için teşekkür ederim. Daha çoook uzun yıllar sana oyun arkadaşlığı etme, dost olma ve yürüdüğün yolda elini bırakmama gibi planlarım var, tabii sen de istersen.


Her zaman yerin üstünde olamazsın, bazen yerin altında dipsiz bir kuyuda bulursun kendini. Bunun olma ihtimali, senin parkta kırmızı şapkalı bir çocuk görme ihtimalin kadar yüksektir. Sanırım hayatın akışı böyle, ben de hâlâ çözmeye çalışıyorum. İşte o anlarda aklına bu mektup gelsin; aç bir paragrafını oku en azından, yüreğine pansuman yap. O dipsiz kuyuya, senin yanına ne zaman istersen geleceğime emin olabilirsin. Seni oradan çıkarmak için değil, yalnızlığına yoldaşlık etmek için.

Kendini güvende hissedeceğin bir dünya yaratma peşindeyim şu sıralar. O güzel gülüşün hiç solmasın, hayatından Didem Madak eksik olmasın, İstanbul seni kendine öyle bir evlat edinsin ki beni edindiği gibi, her sokak yüreğine çıksın.


Ben sanırım hayatımın uzunca bir bölümünde, daha uçurum kenarlarından çiçek toplamaya devam edeceğim; dünyayı daha güzel bir yer haline getirebilmek için. Eğer beni merak edersen, oradayım. Gelmek istersen, seninle beraber çiçek toplamaktan keyif alacağımı bilmeni isterim. İyi ki doğmuşsun Nil'im! :)