4.Bölüm~Kır Çiçeği
Sana birçok şey söylemeye geldim, öncelikle bazen kendimi kandırmak için seni unuttuğumu söylüyorum mor sümbüllere, bir kedi miyavlamasına daldı aklım diyorum, uçurtmaların renkleri beni bu denli heycanlandıran diye bitiriyorum.
Özdemir Asafın "Eskisi Kadar Özlemiyorum" şiirini açıyor uzun uzun dinliyorum birkaç cümleyi. Sonra diyorum ki nasıl anlatmış Asaf yaşamadığı bu duyguları? Hatırlıyorum tekrar hepsini bir bir yaşadığını ve yaşıyor olduğunu.
Esasen seni unutmak demek anıları unutmak demek zannımca, oysa Ayışığı ben o anılarla hayatıma devam ediyor her gün o anılarla suluyorum çiçekleri, o anılarla tarlada yeni bitkiler yetiştiriyorum ve o anılarla çocukları güldürüyorum.
Anıları unutmam bir tek beni etkileyecek olsa amenna ama hayır Ayışığı, nerdeyse tüm güzel şeyler o anılarla oluyor gibi. Belki de Allah o anıları, bu mutluluklar için yaşamamızı sağladı.
Hem bak ne diyeceğim ben artık gülleri koparmıyorum onları yerinden etmek üzmeye başladı beni.
Desene Ayışığı, bunu da kendim için yapıyorum.
*
Birkaç gün önce sadece 3 4 ay ömrüm kaldı deyip üzülüyordum, hatta bu sabah yürürken bile -sanki bana garanti verilmiş gibi- sadece 3 4 ayım kaldı bu şehirde, sonra hepsine veda edeceğim diyordum, sokak kedilerine, rafları doldurduğum kitaplara, tüm arkadaşlarıma hatta dersinin sınav kağıtlarını çöpe attığım bölüm hocasına bile veda edebileceğimi düşünüyordum, ölmeden önce bir şeyler okumuş olmayı istiyordum, sanki hiç haberim yokmuş gibi öyle de oldu, biranda ve öylesine dizlerimin üstüne çöktüm.
Sonra seni gördüm, koşarak yanıma gelip endişe ile ambulansı arıyordun, sadece ne kadar geç kaldığını düşünüyordum, benim erken gitmemle ilgili tek bir pürüz bile yokmuş gibi sanki tüm suç sendeymiş gibi. Ama şimdi tüm bunlar koca bir yanılsama gibi geliyor, suçu ikimizdede bulmuyorum şimdi, bir suç varsa o da kaderde olmalı diyorum ve yine iyi saçmaladım.
"Ayşan" ve evet, adımı unutmamışsın. Gözlerimi kapatmak zorunda hissediyorum Muallim, bunu yapmak bir görev sanki, bu arada karnımda eşsiz bir sızı var, beni öldürecek gibi hissediyorum. Lakin umarım öyle olmaz , seninle konuşmak istiyorum, sohbetlerimizi özledim, fazlaca.
Seni burada bırakmak zorundayım işte, belki geri dönerim, üzülmene değmez hem.
Uzatıldığım sedyeden alıp bir başka sedyeye uzattılar hantal bedenimi, gözyaşım yavaş yavaş kulağıma doğru yol aldığında çokta rahatsız hissetmemiştim sonuçta daha büyük dertlerim vardı şuan için, değil mi?
🎻
Uyandığımda gece yarısıydı, bir odaya almışlardı galiba, kimse yoktu, annemle babama haber vermişler midir acaba? Birde Muallim, umarım anlık bir hayal ürünü değilsindir.
Ayağı kalkmaya çalışıyordum ki karnımdaki ağrı ile uzanmak zorunda kaldım.
Aptal kadın, onun yüzünden ölebilirdim, gerizekalı ruh hastası.
Yok öldürecekmiş yok bu sefer katil olduğunu ispatlayacakmış, heh ispatladın çok iyi oldu. Ama yok sıkıntı sende de var Ayşan, sana ne Allahın delisinden kalkıp peşinden gidiyorsun?
Kapı aralandığında kim olduğuna baktım, elinde bir serumla hemşire odaya girmişti.
"Uyanmışsın sonunda" kolumdaki bitmiş serumu çıkarırken konuşmaya başlamıştı.
"Evet, ne zaman geldim buraya acaba ve şey annemle babama haber verebildiniz mi?" Art arda sorduğum sorularla gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Öncelikle dün geldin buraya ve evet annenle baban sabah buradaydı ama refakatçi kabul etmediğimiz için eve gitmek zorunda kaldılar." Kafamı anladığımı belirtircesine salladım.
"Bir şey daha, beni buraya kim getirdi?"
"Hatırlamıyor musun?" Sorusuyla durdum, o kadar net hatırlıyorum ki hemşire hanım, sadece hayalden ibaret olmadığını ispatlamam gerek kendime.
"Aslında hatırlıyorum, sadece teyit etmek istiyorum" gülmeye başladı.
"Adını hatırlamıyorum ama genç bir erkekti, siyah saçlı ve biraz da çekik gözlü, teyit ettin mi?"
"Ettim de adını unutup nasıl birebir hatırlıyorsun kendisini?"
"Görsel hafıza dostum" göz kırpıp odadan çıktığında derin bir nefes aldım, gelmiş demek.
İyi iyi, gelmesi iyi oldu.
Kapı tekrar açılınca hemşire sırıtarak bana bakıyordu
"Ne oldu?"
"Sizin için bir kural ihlali yaptım aslında" durdu iki kez öksürdü sonrada kapıyı açıp yıllardır beklediğim kişiyi içeri aldı. Gözlerim şaşkınlıktan açılınca hemşire konuşmaya başladı
"Şaşkınlığını sonraya sakla, 20 dakikanız var 20 dakik sonra bu Beyi göndermek zorundayım" telefonunu alıp karşımda duran koltuğa oturdu.
"Ne bakıyorsunuz? Tabiki de çıkmayı düşünmüyorum" Muallim gülümseyerek kafasını salladı, bi insanın tepkileri hiç değişmez mi ya hu?
"Ehem, merhabalar Ayşan Hanım" başıyla selam verip yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Merhabalar merhabalar Muallim Bey" çok kötü gülesim vardı ama bunu sonraya saklıyordum.
Hoşgeldin Muallim Bey hoşgeldin.
*