tehlikeli değilim,

sokaklar için, demokrasi için ve doğa için.


yine de kendi içime oluk oluk zehir akıtıyorum.


yüzü gözümün önünden silinmiş bir teni özlüyorum.

ayrılıklarımı önüme koyup sonuna yaklaştığım için seviniyorum.

bir ömür ayrılıkların toplamı mıdır?


sana sesleniyorum.


o koku geceleri uykumu çalıyor,

sen bilmiyorsun.


o dünyanın yarın da devam edeceğini bana fısıldayan emeğin gururlu ekşi kokusu,

sende bir gençliğe benzeyen papatyayı andırıyordu.


dünyayı ayakkabılarınla dışarıda bırakmanı nasıl severdim,

içimden bir ses yine de o dünyaya beni bırakıp tamamen karışacağını bilirdi


bizim haziran aylarımız metrobüsün boğuculuğunun gölgesinde geçerdi,

ve seni onca sevmeme rağmen yine de kapılıp gidemezdim sana.


arkamı yaslanamazdım senin geçtiğin yerlere,

güzel şeyleri biriktirip cebimde eve getiremeyecek olmanın burukluğunu oradan oraya kendimle sürüklerdim.


özlemek mükemmel bir iş,

inan bana kimsenin bilmediği bir inceliği de var.


senin güzel yanlarını ışıl ışıl yapıyorum,

ne güzel bir şey olabilirdin.


ne güzel ve el değmemiş,

kırık dökük çarpa çarpa - birbirimizin üstüne kapattığımız her kapılarda,

iyi bir yanını kaybettim.


sen bilmiyorsun,

yeryüzüne senin için gönderildim sanmıştım.


yine de senin yanında bir cumartesi gününün rahatlığını yaşayamazdım.