kaç gündür yazıcam yazıcam bi türlü olmadı. ama işte şimdi olacak, oluyor. oldukça tatsız bir gün geçirdiğimden olsa gerek, içimi dökme ihtiyacı duydum. çok özel oluyor diye mevzuyu detaylandıramayacağım tabi ama canımı sıkan şeylerin büyük oranda ailem-babam kaynaklı olması beni çok yaralıyor. sevgi, minnet, öfke ve daha birçok duygunun karıştığı bi his denizinde yüzüp durmak benim zavallı kalbime hiç iyi gelmiyor. acı çekiyorum.
geçenlerde birkaç günlüğüne uykumu düzene soktuğumu sandım, sabahlamalı gün sonrası mecburen erken uyuyup erken kalkmalı cinsten bi olayla, bilirsiniz. sonra anladım ki öyle değilmiş, geceleri tepkikoliğin yemek deneme videolarına sarıp çıkamadığım için uyku muyku yalan olmuş. neyseki alışkınım. hayatımı çok uzun zamandır rezalet bi uykusuzluk döngüsüyle sürdürüyorum sayılır.
starbucks'la kısa süre önce başlayan ilişkimi sonlandırmaya karar verdim. yazın ortasında serinlemek istediğim için soğuk bir şeyler söyleyeceğim, yirmi beş otuz lira vereceğim ama aldığım şey bir bardak buz olacak? daha neler ya. böyle ilkel yollarla ferahlamak istesem zaten yapardım, size bardağa aromayı fısıldamanız için para vermiyoruz ki.. veriyormuşuz gerçi, verdik yani. ama artık vermeyeceğim ben.
şimdi yarınki ve ondan sonraki günlere ait işlerimi düşünüyorum. umarım hepsinin altından başarıyla kalkabilecek gücüm vardır ve yüzümde en sahici gülümsememle ölmek istemiyormuş gibi yapabilirim. gerçi bende bu bitmek bilmeyen ve aşırı kolay tetiklenen enayi umudu varken.. sürekli söndürenler utansın. geçer kesin bu düşünceler de, ya da rafa kalkar en azından diyeyim. kendimi biliyorum çünkü, hayata karşı olan sabrımın çok çok sonundayım bu aralar, aşırı zor idare ediyorum.
daha yazacaklarım vardı ama dağıldım. hem hava çok sıcak hem çalan şarkıya içimden eşlik ediyorum hem de kafamda net şekilde belirmeyen ama varlığıyla oraları hayli bulandıran sayısız düşünce var. şimdi başımı ağrıtmasına rağmen vantilatörü açacağım.