Dünya ve zehir

Kan ve kızıl

Üç kez yukarıda üç kez dudaklarında ekmek

Başını eğersen bastığın yerlerdeki rahmetin karşılığı

Ummadığın dağlara dönecek ve yokuş

Bir kuşun adının yerine gelen ilmek

Sızıyla var olunca damarlarında

Oradan kaskatı kuvvetle

Doğrulup bakınca onlara

Gözlerini bir haciz belgesi gibi yapıştırınca başka gözlere

Hayata dair konuşacakların olur

Hayata konuşlanırsın ve yürüdüğün yol

Yürüdüğüne değer

Halbuki ekmeğin ağladığı

Ardımızda bir gecenin ağladığı yerlere dönersek

Dönersek eğer

Bu karanlık koynumuza yeni bir ant gibi

Lanetli bir öpücük bahşeder

Burası işte

Ellerin yumruğa dönüştüğü yer


Her gün ansızın belirince ışığın derinliği

Saçlarını ağartınca söylememek

Kuşun adını saklamak

Tuttuğun suyu yere dökmek

Açelyalar açınca dağların ardında

Sabah kan yerine bir vaat bir delice günah açınca

Dünya büyüyüp gözlerini açınca

Eve dönmek açılan fersahların ardında

Sonra ölü bulmak bütün ektiklerini

Adını verdiğin bütün çiçeklerini

İşte burası cenaze

Yanında büyükçe gönderilmiş o çelenk

Burası

Ellerin tetiğe sarıldığı yer olsa gerek


Bir delil var mı öyleyse öğretilen heceye

Acıya bir delil

Öfkeye bir delil

Kuşun adına bir delil

Yoksa bu senaryo bu sergüzeşt

Müspet ilimler cehennemine iki bilet mi

O zaman intihara bir delil

Ve elbet yanında o çelenk

Daha sonra

Çimenlere tutunan çiy tanelerine bir delil

Sustuğumuz söze

Duyduğumuz söze

Geceyi çığlıkla karşılayan annelere bir delil

Gözlerini iki vakit arasında açmış

Seğirtisini duyduğun kalplere bir delil



Öyleyse de ki

Dünya ve zehir

Kan ve kızıl

Burası ellerin terlediği yer

Burası ellerin itildiği

Burası ellerin çatladığı

Burası ellerin birbirine kavuşmadığı yer


Üç karış toprak içinde bir ölüm kanıtı

Ölüm yemini

Ağladığında bir kez

Var olduğunda kuşun adı

Döktüğün su değdiğinde tohuma

Dirilecek olan

Ve sonsuz güldüğünde bir kez

Tutulacak olan el.