Saat altı yirmi sekiz. Güneş doğmaya başladı. On dört yaşımın hediyesi, kafama doğrultulmuş bir 38'lik. Çocuk parkındayım, güneş tenimi kavurmaya başladı. Dibini gördüm. Sadece elimdeki viski şişesinin değil, her şeyin... Aşkın, hayatın, kinin, nefretin.. Hep dibine düştüm, cayır cayır kavruldum. Yarısı kırılmış bir merdivene oturup ağladım, bana ne fazla geldiyse hepsini kustum. Kusacak bir şey kalmadı. Tek isteğim ölmek. Çok güzel ölmek! Tarihe altın harflerle yazılacak bir ölüm planladım kendime...
Gözlerimi açamayacak kadar sarhoşum. Yüzümü güneşe çeviriyorum. Her yer bembeyaz oluyor birden. Gülümsüyorum. On dört yaşımın ikinci hediyesi, bileğimdeki dikişler. Parçalanmaya yüz tutmuşlar sanki, öpsem kopacak gibiler. Devamı gelir mi bilmiyorum. Ne hayatın, ne de dünyanın devamının gelmesini istemiyorum. Ebediyen uyumak, ölümün kucağında dans etmek istiyorum.