Bir akla ve kalbe yasladığım hayatta hiçbir kıpırtı kalmamış

saçma ve çekişmeli bir süreçmiş suretimdeki kabartı

insan için dik durmak neye yaramış sanki şimdiye kadar

ben hangi enkazın kovuğunda bulundum bilmem

hatta neymiş hiç bilemedim tüm bunlar


anlamı yoktu dilimden düşmeyen bu tesirsiz ikrarın

gökten ve düşlerden süzülüp düşmüş şu insan

kokusu hâlâ biraz yavan ve tatsız bir ticaret...

belli ki geçmeyecek, yaşlılıktan payı olmayan bu koku

belki biraz sorulur da eskilirim, nedir bu hasret


susulurum, dünyaya alışılmadık bir çehreyi getirerek

dağlara çıkarım belki, zerdüşt kesilirim kartalsız

ilahî bir metinden devşiririm, delilik teşkil eden yabanlığımı

yıllar, çok yıllar sonra doğru anlaşılır yanlışlığım

sanki şehrin göbeğinde ne konuşuyorum mağarasız


ötekilerden ya da ben'den sayılmadım, kimdim hiç

şaşırdım artık, hangi takdire boyun eğsin tabiatım

içim bulandırılmış... ve âlem bir tuhaflık sızıntısı şimdi

ne buyursun zerdüşt, ne söylesin, kim anlasın

niçin gelip çatmış göğsüme yatkın bir tan vakti


bihaberim elbet, yıllardır kafamda çınlayan gökten

iki susmanın belini kırmış ağzım ve bir yüzyıl

ellerim arapçadır, ne söylesem ne yazsam eksik

ya da dağınık, karmakarışık bir hâl

bazen sesim net, bazense tereddütlü ve kesik

bilmedim beni sıyıran neymiş her şeyden