-Karşımda erkeksi hareketler yapıp da içindeki kadını öldürme güzelim.
-O öldürüleli çok oldu. Önce tecavüze uğradı, sonra sokak ortasında kurşunlandı.
-Bu melankolik kadın rollerini de bırakmalısın. İnandırıcı değilsin.
-Aramızdaki fark tam olarak burada başlıyor işte.
Karanlık sokaklarında yürürken şehrin, kafan güzel geçtiğin kaldırımlarında kaç kişi kurşunlandı, dün gece duyduğun siren sesleri hangi felakete koşturuyordu bilmiyorsun.
-Saçmalamaya başladın yine. O son dublen, daha yok. Haberin olsun.
-Senin idrak edebildiğin tek şey kafanın güzelliğidir. Alkol hayatı katlanılır kılarken mücadeleci ruhunu sömürür. Olsun. Karşına çıkan her iyilikte bir sömürülme payı yok mu zaten?
Hayat sana yıllarca kahpelik yapsa, sonra bir gün karşına oturup sana bir duble rakı ısmarlasa affedersin. Çünkü salaksın. Çünkü saygı duyduğun tek şey alkol.
-Kızım bırak şu bunalım hallerini. Güzel şeylerden konuşalım. Yok mu hayalin falan? Anlat keyiflenelim biraz.
-Miyopum ben, biraz uzağımı bile net göremezken ne geleceği ne hayali? Aptal sen de!
-En büyük eksikliğin ne biliyor musun?
-Neyim tamam ki, diye cevap vermiş kadın.
-Yazdıklarına yaşadıklarından daha çok değer vermen. Hayatın manasıydı, insanın doğasıydı… Çok kurcalamamak lazım. Ya da dur anlayacağın dilden anlatayım. Her insan Tanrı tarafından yazılmış birer kitap; kimi suç, kimi romantik, kimi dram. Tanrı’nın tüm bu kitapları yazarkenki hatası neydi biliyor musun?
-Evreni yaratmak dışında mı?
-Kendi yazdığı kitaplara editörlük yapmaya kalkışması. Ve bunu yaparken subjektif olamadı Tanrı. Hepimiz eksiğiz bu yüzden.
-Çakır keyif olunca zihnin açıldı. Bravo! O değil de ne yapıyordur şimdi?
-Kesin seni düşünüyordur. Salak! Buhranlı öykülerden oluşan bir kitapsın sen. Kendinden kaç sayfa yırtarsan yırt, aşk hikayesi çıkmaz senden.
-Bir kere de ondan bahsettiğimde sıçma ağzıma.
-Biraz alkollü, çokça dumanlıdır şimdi kafası. Taş gibi bir hatunu almıştır koynuna.
-Tamam sus, deme öyle. Yemin ediyorum şuram acıyor, deme.
-“Kendini iyileştirmek istiyorsan yaralarının sahibini yok et.” demiş bir adam.
-Kendi yapabilmiş mi peki?
-Muamma...
-Hem yüreğinde hissedip hem nefret edebilir mi insan?
-İliklerine kadar hem de.
-En çok ne zaman yanında ister onu? Severken mi, nefret ederken mi?
-Şüphe ederken.
-Peki uyku?
-Uyuyamaz.
-Ne boktan bir şeymiş lan! Hatırlat da bir daha sevmeyeyim. Ve bana tekrar tekrar hatırlat onun beni sevmediğini.
Şimdi bir duble rakı daha koy, bir sigara yak benim için. Sonra öldür beni.