Kahya, Dervişe "peşimden gel" edasıyla başını salladı. Titrek mum ışıklarıyla belli belirsiz yüzünden neredeyse güzellik akıyordu Kahyanın. Oldukça eski, ahşap bir kapıyla yan yana duran Kahya, buraya ait gibi görünmüyordu bu güzelliğiyle. Henüz kırışmamış yüzüyle, buruşmaya başlamamış elleriyle, ve hırıltılaşmamış sesiyle, Kahyanın hayatının baharında olduğu kesindi. Böylesine köhne bir harabede, karanlığın dünyaya bu kaleden yayıldığı böylesine korkunç bir mecrada, bu kadar güzel kalabilmesine Derviş şaşırmış; ancak vakur duruşunda bu şaşkınlığı belli olmamıştı. 


Kapı, yavaş ancak sert bir gümbürtüyle kapandı. Bu gümbürtüyü takip eden şıngırtılarla Dervişin dikkati, arkasına dönüp tekrar kapıya saldırmıştı. Kabzalarından ince bir zincirle kapıya asılmış şemşirler, gürzler, bozdoğanlar, çelik arbalet okları ve boş poiler birbirlerine çarparak yükseltmişti bu şıngırtı sesini. Derviş, yine hiçbir anlam çıkaramamıştı bu tablodan. Bunların birer işkence aleti olarak kullanılabileceğini düşündü sadece. Sonuçta dehşet dolu bu maneviyat ıslahhanesinde kanun tanımayanlar için bir azap muhakkak olacaktı. Bu sebeple Derviş şemşirlerin karnına saplandığını, gürzlerin sırtına vurulduğunu, bozdoğanların başında parçalandığını, çelik arbalet oklarının göğsüne saplandığını düşünecek oldu. Yine de boş poiler için bir şey düşünemeden, yüzünden düşürmediği soğuk bakışlarını bozmadan, hayallerinde kendine reva gördüğü işkenceyi izleyerek, kedi gibi narin, fil gibi heybetli, serdengeçti bir mülazım kadar da ihtiyatlı şekilde yürüyen Kahyayı takip etti. 


Kahya, hiç oralı olmadan çıplak ayaklarına yerdeki büyücek taşların verdiği kargacık burgacık şekillerin rahatsızlığını hissetmeden ve dengesi bir su damlası kadar da bozulmadan, sessice yürüdü. Derviş meraklı bakışlarını belli etmeden etrafına baka baka bu uzun, yüksek ve nemli avluda, yerdeki kale taşlarından sebep arada bir yalpalayarak Kahyanın peşinden gidiyordu. Duvarlardan gelen mum ışıklarına baktı. Bu tablo, işkence kapısından daha şaşırtıcı geldi Dervişe. Sanki Allah'a yakarırcasına yahut hayata isyan edercesine ağzını kocaman açmış ve gökyüzüne doğru haykıran, gövdesi kesik kurt ağızlarından yükselen mum alevlerini gördü. İçinden bir "tövbeestağfurullah" çekti.