Saat gecenin dördü,

Şaheste, gün çoktan öldü.

Papatya vari çiçekler,

Adını sayıklıyor.

Karahindibaları insanlar,

Papatya sanıyor.

Hani şu üfleyince uçuşan bitki,

Aslında sapsarı bir çiçektir gençliğinde,

İnsanlar onu papatya sanıyor.

İşte benim seni sanmam gibi,

Dünya da ne kadar güzellik varsa.

Yine de seni sayıklar tüm güzellikleri,

Saat gecenin dördü,

Şaheste, kader ağlarını çoktan ördü.

Bir kahverengi elbiseyle,

Tutunduğum aşk,

Sararıp solmakta olan güzelliğini,

Kurtaramaz zamanın ellerinden.

Küfre boğulmuş,

İhanetle bezenmiş,

Şeytanın mutfağından çıkma,

Pahalı bir aşk kasesi gibi,

Porsiyonu az,

Tadımlık bir mutluluk gibiydin sen.

Ama inanıyorum herkes aşık oluyor,

Herkes nefret ediyor,

Düşününce aynı şeylerin,

Farklı bedenlerde farklı tezahürüyüz yalnızca.

Düşünsene kaç tane ben,

Farklı bedende,

Farklı bedende ki sana,

Kaç defe aşık olmuştur da,

Nefret ve kedere boğulmuştur.

Düşünsene sen ve ben kaç kere öldük,

Düşünsene Şaheste,

Kaç kere kaşındı dudaklarımız,

Da kaşıyadurduk.

Düşün işte, birbirimize bilmem kaç defa vurulduk.

Yani birbirimizi ilk terk edişimiz değil bu Şaheste,

İşte bu, işte bu lanet senin şaheserin işte.