Fazla vaktimiz yok anlamaya,

Kime sorsan ya geç kalmış ya erken davranmış,

Zamanında vardığını düşününler yanlış yerde bulmuş kendini,

Zamanında terk ettim diyenler geri dönüş yolunu aramış yıllarca.

Hayat biraz sevimsiz, biraz merhametsiz,

Fazlasıyla kifayetsiz zamanlar çıkarmış önlerine.

Buhranın içinde gizlemiş sevgiyi,

En değerli vakitleri en beklenmedik anlarda yaşatmış hep,

Zaten insan fazlasına dayanamazmış,

Sevginin sonsuzluğu kederinkinden ağırmış.

Ya da buna benzer birkaç umutsuz cümleydi işte,

Hatırlamıyorum...

Hatırlamak bize bahşedilmiş en karmaşık şey derdi babam,

Bazen büyük ihtiyaç, bazen en uzak durulması gereken,

Hatırlayacak kadar cesur olduğum şeyler yaşamamı söylerdi,

Unutabilecek kadar da aylak olmamı ayrıca. 

Yaşamımı öfkeli bir sağanaktan, dingin bir nehre boşaltırken daha iyi anladım babamı...

Anlamak da karmaşıkmış zaman zaman,

Aynı yeryüzünün üstünde birbirinden ayrı kalmak,

Bizlere has bir yalnızlıkmış.

Duvarları saydam bir sığınakta, görünmez olmaya çalışmakmış anlamak. 

Bir yerlere yetişmekle geçiyor ömrümüz, 

Zamanın biraz önünde biraz arkasında, 

Kime sorsan alacaklıdır hayattan, 

Ama kimse hayata vereceklerinden açmaz konuyu, 

Mesele bir gün batımında şiirler yazmaksa sıradadırlar hep, 

Fakat kimse hatırlamaz güneşin yükünü, 

Güzel olanı sever insan, aslını bilmek istemez derdi annem, 

Seni sevecekler elbet, ama birisi bilmek isteyecek, 

Bilmek isteyende gizliymiş sürekli dolandığım düğüm. 

Buna benzer bir histi işte, 

Anlatamıyorum. 

Kelimelerden salıncaklar kuruyorum kafamın içindeki ücra noktaya, 

Tıpkı kar yağan sabahlarda dedemin beni beklediği gibi çocukluğumu bıraktığım bahçede, 

Gel bak, salıncak kaybolmadı diye, 

Seni bekliyorum kaybetmediğim şeyleri gör diye. 

Ben kar yağdığında salıncakların kaybolduğunu düşünen bir çocuktum. 

Değiştim mi? 

Yoksa karda salıncağa binmeyi mi öğrendim, 

Bilmiyorum. 

Bilmek bazı şeylerin tek ilacı, 

Ama bu kapanmaz yaralar açtığını unutturmuyor zatıma, 

İz bıraktıkça küçülen bir kalem gibi, 

Bildikçe tükeniyoruz, 

Tükendikçe öğreniyoruz aslında yaşamayı, 

Yaşamın bize olan eşsiz sanrısını, 

Duyamadan ölüyoruz bazen, üzülüyorum. 

Eski zamanlardan kalma bir ritüel gibi, 

Yağmurlu günlerde geçen şirin hatıralar biriktiriyorum şimdi, 

Hatırladığımda eksilmediğim zamanları yaşıyorum, 

Manzarası önemsenmeyen bir pencerenin başında, 

Oturmuş ihtimallerden konuşuyoruz, 

Bizi birbirimize çeviren ihtilallerden. 

Hayatla münasebetimin arttığı yaşlarda, 

Fikrimden türeyen karlar yağdırıyorum içime, 

Salıncak belki kaybolur önümüzdeki kışlarda, 

Fakat biliyorum, 

Artık biliyorum, 

Ellerin kaybolmayacak..