sana bir ortadoğu şiiri yazmak istiyorum

içinde ölmeyen çocukların

bembeyaz güvercinlerin

gülümseyen kadınların ve beyaz barış bayraklarının

dalgalandığı yerden


kalbimde avrupai sözcükler yok

keşke olsaydı

keşke olsaydı da eyfel kulesine çıkıp

oradan kucaklasaydım varlığını

varlığını diyorum

ben varlığından daha uzun bir şiir bilmiyorum


taşralardan artan öfkeyi göğsümle yumuşatıp

ülkenin işlek caddelerine bırakıyorum

perşembe akşamları

perşembe akşamları

hiçbir şey bir perşembe akşamında olması gerektiği gibi değil şu günlerde

seccadeler tersine dönük

hutbeler okutuyorlar ikimizin şerefine

sen arapça bilmiyorsun

güzelim

ben de arapça bilmiyorum


sen gelsen mesela şimdi

kanıtlanamaz bir şeyler söylesem sana

aşk kanıtlanmak ister

bilirim

yine de

olsun, güzelim


ideolojilere inanmayan bir köpek

sokakta feodal düzene karşı havlar

ben olmadığın yerlerde seni beklerim

somali'de bir annenin yağmur yağdırmayan tanrıya olan öfkesiyle aynı hislerle


bilmeliyim güzelim

kıvrımlarını

aklının

suratımda merak edeceğin bir şey yok

gözlerime bak

gözlerimin içine bak

kaburgamın içinde saklıyorum ziynet eşyalarımı

güzelliği görmeye

illa göz mü lazım


yırtılmış solungacıyla karaya vurmuş bir balık

şarkı söylüyor

bu ne anlama geliyor bilmiyorum

bilmediğim çok şey var güzelim

saçlarının iki yandan sarkması omuzlarına

karlı dağların ortasından kıvrılan bir yol gibi

özlenen şeyleri taşıyor

şehirlerin otogarlarına

benimse arabam yolda kalmış

kar, kış, kıyamet

patinaj yapmaktan öteye gidemiyorum

zincirleri bileklerimden çıkarıp

lastiklere geçiremiyorum

neyse

zincirleri boş verelim


bu manzara iyi

sen yoksun ama bu manzara iyi

gözlerin yok ama bu aydınlık iyi

bu çocuklar

bu kuşlar

bu bütün yaratıklar

yedi kıta

iyi

sen varsın ve bir yerdesin

bu düşünce iyi

fazlasına gücü yok bileklerimin

böylesi iyi


beni anla

beni duymasan bile beni anla

beni görmüyorsun ama

beni bil

ne olur diyemeyeceğim şimdi sana

ama

rica ediyorum

ben bir kuyuda seni bekliyorum

görsen

içimi

kuyuları kıskandırıyorum zihnimin rengiyle

ve derinliğiyle

derinlik kullanıldığı cümleyi olumlamaz güzelim

bize yaşamayı yanlış yerden öğretiyorlar


ülkemizde özgürlük var

ve cumhuriyet

bir sürü çocuğu öldürdüler demokrasi adı altında

ben seni sevmek istiyorum

bir şeylerin adı altında

bu ülkede her şey mübah

her şey mübah da

bir sevenleri ayıplıyorlar

bir de öpüşen liseli çiftleri


ondördünde kızlar ölüyor

gelinlik giydiriyorlar naaşlarına

yirmisinde delikanlılar

postallar var ayaklarında

kemerleri sıkık, kaşları çatık

mütemadiyen ölüyoruz güzelim


sen

cemal süreyaya bile her zaman inanma

hayat kısa,

kuşlar ölüyor

yaşamaya pek vakit bulunmaz buralarda


bilirim elbette bu şiiri okuyacak vaktin yok

anlarım

devir acele yaşamak devri

sevmelerimiz acele

gitmelerimiz acele

adım adım gidiyorken

ecele

n'oluyor ulan burda, diyenlerin

hain damgası yediği bir

yerde

soluksuz, karanlık gecelerden birinde

ben sana sesleniyorum

dinsiz bir peygamberin seccadesinden

vatansız bir çocuğun

kıyıya vurmuş bedeniyle


kahretsin

ne güzel müzikler çalıyor

benim duyduklarımı sen de duyuyor musun

mümkünse duy

ama inanma

bana inanma güzelim

ben senin bildiğin şairlerden değilim

zaten ben şair de değilim

olsa olsa, yazanıyım bir şiirin

ya da

senin gibi bir manzaranın karşısında

tanrının atamasıyla konuşlanan

bulanık bir ayna vazifesindeyim

birileri buna şiir diyorsa

bunda benim suçum ne?


bir şeylerden ötürü beni maaşa bağlasınlar

seni sevmekten mesela

veya beklemekten bir şeyleri

hem biliyor musun

epeyce mesaiye kalıyorum bu aralar


rabbim devletlere zeval vermesin

halkların ölmesi sorun değil

hem kronolojik sırada ölüyoruz nasılsa

bir ölüyle bir şehidin arasında duran ince çizgide

bir gidip bir geliyor

ve kara kaplı deftere bir kaç sayı daha ekliyoruz cansız bedenlerimizle

hepsi bu güzelim

hepsi bu


bazı akşamlar seni düşünürken

kendimi galata kulesinin tepesinden aşağı sarkıtıyorum

hezarfen ahmet çelebi miyim neyim

zaten o hikayeye de yalan diyorlar

zaten bu topraklarda her şeye yalan diyorlar

güzelim

bu toprakları boşverelim

bu topraklarda artık rengarenk çiçekler

yetiştirmiyorlar


mesela şey

şimdi tam da burada bir konuya girmeliyim

nasılsa okumayacaksan güzelim

elbette bu şiiri burada bitirmeliyim

senin varlığına tırmanıp şöyle seslenmek istiyorum minarelerden


anneler ölmese

sigaram hiç bitmese

bu ışıklar sönmese

hiç

kimse çöpleri karıştıran kedileri tekmelemese

mesela

sen gitmesen

dur

san

-masam

da ben bir şeyleri

n külü

gırtlağımı yakmasa

ya da

dur

önce bir gelsen ya

hem belki

sen de gitmek istemezsin

kim bilir


(Mahir'i hatırlayanlara selam olsun)