ekmekleri tekneler sarmış

gecenin köşesinde aralanan her kapı beni buhranlara davet etmekte

birazdan fırıncılar doğacak

sonra ellerinde gevreklerle açlığın avcıları

dağ keçisi kavmi uyanmak üzere

gün;

bizi sabana, orağa ve kuru soğana davet etmekte

ahmed arif saçmakta yani mevcudat


otobanları tekneler sarmış

hızla geçip duruyor nabzımın etrafında hayat

ve sağanak bir güvertedir şiir bu durumda

yani gökyüzüne nefretle bakmakta


çocukları tekneler sarmış

bir ıslık kadar su götürmezdir ilkokullar ve öğrenciler

günün satır başı misafir eder onları sahnesinde

acımasız bir kalem ve tıraş etmektir ucunu hayat

varsayılmalıdır ki bir gülüşleri dağınık yataklar kadar güzeldir

her gün yeni bir deneyimdir denecekse eğer

doğacak çok gün var demektir olmak için bilgin cahil


kaldırımları tekneler sarmış

silip götürmüş kelebek taşlarını yerine larvalar bırakmış

yürüyorken düşünmektedir herkes ne kadara mal olduğunu henüz söndürülen sokak lambalarının

alegorik bir söylemdir diyebiliriz yanlış konumlandırılan dubalar ve çağrıştırdığı özel mülkiyetler için

ve hayalimizde düzeltebiliriz çarpıklıklarını memleketin

ahu dudaklı bir yalnız çocuk geçer bazen yanımızdan sağ tarafımızın

bazen de bakışırsınız boylu boslu genç bir hanımla

her şey akmakta ve sürmekte

hayat bizi kendiyle kavgaya çağırmaktadır uyandıkça şehir

kaşıyabileceğimiz bir alnımızın akı ve karışlayabileceğimiz alınlar ilerleyen afaki saatlerde ciğerlerimize doluşacaktır

oysa gazeteler az önce yerlerine asıldı bile


otelleri tekneler sarmış

fahişeler yarı baygın orijinal rujlu ve asıl yataklarına dönmekte

komodin üstleri klişeleşmiş hırsızlıklara şahit olmaktadır

bu hâliyle erekte olmuş bir zihin

varoluşa dair fikirlerle bilinmeze saldırmaktadır

zifir yok olmuş ve aydınlık doğarken yapay ışıklar yalan söylemekle insana benzemekte

başlangıçlar ve bitişler…

bir dua bitmekteyken dudaklarında bir kadının

başka bir ağız o kadınla yatmayı dilemekle bir duaya başlamaktadır

kendi içlerine çağıran bizi

bu şehir

demografik bir kin sunmakta rüzgârıyla

soğuk havalarda kötü oluşumuz hep bu yüzden


satıcıları tekneler sarmış

gözlüğünün camına buğulanmaktayken enflasyon

mısırcının biri kazanın kapağını kapatmakta

miktarca zengin nitelikçe kendisi gibi olan cüzdanı sığ kalabalığa kahkaha kadar üzücü bir haykırışla evine ekmek götürmek istediğini simgeleyen şeyleri bildirmekte

bir hayatla vuslolmadan önce tanrının da bize yaptığı gibi

en iyisinin en şükürülesinin kendinden olduğunu söylemekte

ne kadar alçak olduğumuzun aklımıza gelip

tümümüzün birden kafamızı eğerek kendimizi ve kendimiz olmayan herkesi yok saydığımızı var sayıyorum şimdi


tekneler sarılsa bana

sarılsam göğüs kafesine memleketin

ısıtsa beni hayâsızca tüm kadınlar ve kadınlar

bitse bu şiir

bir başlangıca son olsa yani


bazen siktir olup gitsem

yok olmaya başlasam kimsenin bilmediği bir yerde diyorum


alçakça imgelere sığınıyorum,

hayal gücüm kanıyor


omnes vulnerant ultima necat