Ekim düşünün üşüyüşü ürpertti yeşil yüzlü gökyüzünün körlüğünü.

Köylü kızlarının derin aşkının ızdırabını ıslattı Uludağ’daki kutlamalar.

Mehtapla şafağın falsettoları ferahlattı ahı alınan avcının vicdanını.

Anı alt et, üfürükçünün kükreyişinin kovanında.

Terk et, gündüzün üzümsü müziklerini.

Gark et, sunakta sun usunu ve

Affet, bir akşamüstü sütünü tüketirken kül kedisini sineye çeken sezaryen zeytin yemliklerinin düzmecelerini.

Hecelerin simyasını anlıyorum işte ve masalsı sisli sahnedeki sopranolarının düvelliğini.

Ama Şakiro daha varis kulağıma şu an,

mayınlıyor ayın 14’ünde ince do ile.

dünkü çocuklar topluyor şeker falan,

ayılıyor yılgın yalan yürütüyor bir şişe.